30 Mart 2014 tarihinde yapılacak olan Yerel Genel Seçimlere şunun şurasında ne kaldı ki?

Yaklaşık 160 gün.

Hey gidi hey!

1825 gün önce başlayan dönemde 1765 gün geride kalmış ha!

Yedik, içtik, gezdik şimdi hesap zamanı…

 

2009’da Kdz. Ereğli’de CHP’nin adayını açık açık destekleyenlerden biri olarak bugün geldiğimiz noktada seçimlere de bir nefes kala elbette herkes “bu seçimde ne yapacağız?” sorusuna yanıt arıyor.

Son 1765 günü şöyle bir gözlerimin önünden geçirdiğimde, verdiğim oyu hak eden ve yakışır bir durumu görememenin çok ağır bir hayal kırıklığı var.

Seçim öncesi ve sonrası o kadar farklı ki.

İnanılır gibi değil.

Tek kelime ile şok!..

 

Geçmişe format atma zamanı şimdi.

Karıştırdıkça altından sızı çıkar.

O anda da bunun yanıtı sadece “kısasa kısas” olur.

Gerek yok…

 

Tüm problem burada şudur ki, CHP’nin adayı Kdz. Ereğli’de kim olacak?

CHP, “CHP’li bir aday mı” çıkaracak yoksa  “bir elimde cımbız diğerinde ayna umurumda  mı dünya” diyerek, tas ile hamamı değiştirmeyecek mi?

Görünen o ki, “seçimi kazanayım da adayım kim olur ise olsun” anlayışı etkin olacak CHP’de.

İşte bu tehlikeli !

Ve dayatma….

 

Kdz. Ereğli’de öylesine büyük bir kitle var ki, CHP’nin adayının kim olacağını bekliyor.

CHP genç ve yeni bir aday çıkarmadığı takdirde oylar büyük oranda DSP’nin adayı olmasına kesin gözle bakılan Op. Dr. Recep Erdoğan’a vagonlarla taşınacak.

Bu gerçeği bile görmemeye direnip “yiyos, içiyos, eğleniyos” demeye devam eden takım elbette bu gerçeklerin konuşulmasından rahatsız olur.

Hatta çok da kızar.

Kızgınlığını da farklı biçimlerde dile getirerek göze girmeye de çalışır.

Alışkanlıklar bilinir.

Görülür.

İzlenir…

 

Kemal Kılıçdaroğlu Genel Başkanlık koltuğuna oturduğunda “ön seçim” falan demişti.

Zaman içinde Sayın Kılıçdaroğlu da; düzene uydu.

Kılıçdaroğlu’nun düzeninde de  CHP’de “önseçim” sözü hiç edilmiyor. Seçimle gelen önseçim delegeleri de kağıt üstünde kalabalık yapıyor sadece.

Var ise yok ise merkez yoklaması.

Merkez demek, ayar demek.

Bu ayar da örgütün sözü geçmez.

Atamalı siyaset vardır.

Merkez, başkan adayını atar, başkan adayı da meclisinin listesini yapar.

Kim takar örgütü.

Bunun adı merkezin yoklaması…

Merkez yoklar.

Toklar.

Şak diye keser doğrar.
 

30 Mart için (görünen o ki) CHP’de değişen bir şey olmayacağına göre, 20 yıl önce “Sol 70 yaşında bir adaya mı oy vermeye tutsak edilecek?” tepkisi yine gündeme  gelecek.

Tarih tekerrürden ibaretmiş.

Kim derdi ki, 20 yıl önce solun adayı Ruhi Cöbekoğlu’na karşı “dinazorlara hayır!” sloganı bugün yeniden hayat bulup tekrarlanacak!

Vay be…

20 yıl önce “değişimden yanayım” diyenler, bugün de aynı açmazdalar.

Bu nasıl sol?

Nasıl bir sol anlayış?

Neden değişimi yakalayamaz?

Neden ilkesel  bir duruş sergileyemez?

Neden ön seçim demez?

Ya da diyemez?!!

 

 

Şu açıktır ki, 30 Mart’ta seçim kaybedildiğinde bir tek kişi çıkıp da başka partilere oy vermek zorunda kalanları suçlamasın.

Sol düşünceye inananlar değişim istiyor.

Yeni ve genç bir adaya oy vermek istiyor.

Mesaj açık.

Net!..

 

Siyaset çözüm üretmektir.

Siyaset değişimi yakalamaktır.

Siyaset duruştur.

Siyaset güce boyun eğmemektir.

Siyaset seviyeyi de korumaktır.

Şimdi CHP’nin önseçimsiz bir düzenden yana olan genel merkezinden fazla bir şey beklemekte hayalcilik olduğunda; 30 marta 160 gün kala Kdz. Ereğli’nin önümüzdeki yıldan itibaren yeni bir yıldızın etkisinde kalacağını söylemek mümkündür.

Çünkü büyük arayış vardır.

Ereğli’de son yılların tek sloganının  “Tehdit, baskı, sindirme, ezme” olduğu açıktır, nettir.

Bu nedenle Kdz. Ereğli’de AKP’ye karşı CHP’de birleşme dayatması çökmüştür.

Öncelikle herkes kendi evinin önünü süpürmelidir.

Yerel seçimler öncelikle “kişiye özel” tercihinde öne çıktığına göre; yorgunlar ve yaşlılar gitmeli, saydamlık, katılımcılık ve üretkenlik çizgisinde olanlar göreve getirilmelidir.

Başka seçenek yok!

Ortada bir ayıp var ise de, seçmeni  seçeneksiz  bırakanlara aittir...