Bir arkadaşımdan gelen iletinin altında, Hukukun Egemenliği Derneği Genel başkanı Av. A. Erdem Akyüz yazıyor.

Günümüzde yaşanan sıcak olayları hicveden bu yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Ben okudum ve anladım.

İçinden geçtiğimiz bu ara dönemin sona ereceği günlerde, bu ülkeyi kurtarıp bize bağımsız olarak emanet edenlerin ruhlarının da huzura ereceği dönemler umarım ki çok yakındır.

 

Anlamayanların da anlayacağı günlerin uzak olmaması dileğiyle:

 

İMAM VE MEYHANECİ

 

Kasabanın birinde, yol üzerinde, köşe başında çok güzel bir cami varmış. Caminin tam karşısında da iki katlı bir bina. 
Binayı kiralayan adam, binanın alt katına bir meyhane, üst katına da pavyon açmak üzere hazırlıklara başlamış.
Caminin imamı buna şiddetle karşı çıkmış ama açılışı bir türlü önleyememiş. Yapabildiği tek şey; bu yerin yıkılması ve helak olması için gece gündüz dua etmek olmuş.
Meyhanenin açıldığı gün, gece vakti; şiddetli bir şekilde yağmur yağmaya, fırtınalar kopmaya başlamış ve düşen bir yıldırım sonucu, bina yanarak yerle bir olmuş.
İmam ve cemaat, bu olaydan duydukları memnuniyeti saklamamışlar. Meyhaneci ise; bu olaydan ötürü imam ve cematin yaptıkları dua ve ibadet nedeni ile sorumlu olduğunu ileri sürerek, uğradığı zararı karşılamak için onlara karşı tazminat davası açmış. İmam, verdiği cevap dilekçesinde, bu işlerin dua ile bir ilgisi olamayacağı yolunda savunmasını yapmış.
Yargılama aşamasında, bütün deliller getirilmiş, tanıklar dinlenmiş, nihayet duruşma günü gelmiş. Hakim dosyayı açmış ve taraflara dönerek:

- Bütün dosyayı dikkatle inceledim, ortada tuhaf bir durum var, nasıl karar vereceğimi bilemiyorum; davanın taraflarından birisi, duanın gücüne inanan bir meyhaneci; diğeri ise yaptığı duanın gücüne inanmayan bir imam) demiş...
 
Hikayede adı geçen ?imam? ve ?meyhaneci? leri iyi tanımak gerekir.


Hiç bir inancı ve ahlak duygusu olmadığı halde, işine geldiği zaman dine sarılan ?meyhaneci? gibi, yaptığı dua ve imana inancı olmayan, işine geldiği zaman bunların önemini ve gücünü inkar eden ?imam?lar var. Bunlar, çıkarları uğruna saf değiştirirler veya çıkarları uğruna aynı safta birleşirler, cemaatleri de kendilerini ?gözü kapalı? takip eder.
    

Bu imam ve meyhanecinin benzerlerine, toplumun her kesiminde ve her olayda rastlayabiliriz :
    

?Mahkeme kararlarına saygılıyız? der sonra kendi aleyhine çıkan en ufak bir kararda, karara ve kararı verenlere hakaretler ederler,

?Hukuka saygılıyız, hukuk herkes için gereklidir? der, sonra adaleti bir hesaplaşma aracı haline getirir, hukukun ırzına geçerler,

?Barıştan yanayız? derken elinde bulunan molotof kokteyllerini fırlatır, camı, çerçeveyi kırar, arabaları yakar, evleri taşlarlar,

?Ülkenin birlik ve beraberliğinden yanayız? derken bir yandan terör örgütünü destekler, teröristlerle kol kola gezerler,

 ?Atatürk ilke ve devrimlerinden yanayız? derken, heykellerini taşlar, her türlü ilke ve devrimini yıkmaya çalışır, gericiliği hortlatır, bölücülere prim verirler,

 

Türk Devletini yıkmak için yüzyıllar önce yaptıkları planlarını, Atatürk nedeniyle uygulayamayan güçler, aynı planlarını ve tertiplerini bu kez işte bu yardakçıları eliyle sahneye koymaktadırlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti içine sürüklendiği uçurumdan kurtulmak için bütün demokratik ve yasal haklarını kullanacak önlemleri almalıdır.