“Dünya Kitle İletişi Araştırma Vakfı" tarafından düzenlen “Avrupa Birliği Sivil Toplum Diyaloğu Media III. Projesi” kapsamında “Çevre İçin Medya ve İletişim Ağı” programı Almanya’da gerçekleştirildi. Proje kapsamında 17 gazeteci ve çevreci aktivist Almanya’ya gitti ve çalıştaya katıldı. 5-10 Ekim 2015 tarihleri arasında gerçekleşen çalıştayın ana konusu yinelenebilir enerjilerdi. Avrupa Birliği ülkeleri ve Almanya’da enerji sektöründe yenilenebilir enerjilerin mevcut durumu ve gelişiminin çok yönlü konuşulup tartışıldığı çalıştayda; Almanya’nın yenilenebilir enerji konusunda diğer AB ülkelerine de öncü olduğu ifade edildi.”
14 Ekim 2015 Çarşamba günkü Önder Gazetesi’nde “Dünyanın Geleceği Yenilenebilir Enerjide” başlığıyla ilk bölümünü yayımlamışım.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bilgisi ve desteğiyle davetli olarak gittiğimiz 5 günlük Almanya Gezisi’nden 10 Ekim’de dönüş yapmış, 11 Ekim’de evine gelebilmiş ve ardından evden iki gün hiç çıkmadan bu programın tüm etkinliğini fotoğrafları, videoları ve notlarıyla 7 bölümlük dizi yazıyla gazetemizde yayımladım.
5 günlük Almanya gezisi İstanbul’da buluşma ve ardından dönüş yolculuğu ile 7 günde tamamlandı ama inanın çok yorucu.
Bizim gibiler bu tür etkinliklerin finalini haber olarak aktardıklarında tüm yorgunluklarını unuturlar.
Çünkü elde ettiği bilgileri paylaşmak bizim işimiz.
Almanya programının tüm içeriğini ayrıntılarıyla yayımlamış bir gazeteci olarak aylar sonra bu projenin sırf Artvin’deki mücadeleyi kırmak amaçlı olarak farklı noktalara çekerek kısacası “Alman Ajanları” suçlamasına dönüşeceği aklımın ucundan geçmezdi.
Bir yaygın gazetede yayımlanan ve daha sonra aynı yayın çizgisindeki diğer yayın organları tarafından da “Artvin’de Alman Parmağı, Eğitilip Göndermişler” başlıklı suçlamalardan haberdar edildiğimde okuduklarıma inanamadım.
5 gün kaldığım Almanya’da 15 gün eğitilmişiz.
Ayıp ya!
Hiçbir satırı doğru olmayan bu haberin amacı belli.
Tek hedef Artvin.
Ve Artvin’deki Yeşil Artvin Derneği Başkanı Nur Neşe Karahan.
Tanıyanların Neşe Ablası Nur Neşe Karahan’ı 17 kişilik Almanya’ya giden gazeteci ve çevreci aktivistlerden biri olarak tanıdım.
Kendi halinde sakin ve ağırlığını hissettiren bir kadın.
Ak saçlı Nur Neşe Karahan, adı Ak olan iktidara muhalif.
Olabilir.
İleri demokrasi de muhalif de yandaş da olmak doğal.
Ve de şık.
Bu demokrasinin güzelliğidir.
Ki, Almanya’da hiçbir özel program olmadı ve Neşe Hanım’da ekipten ayrı hiçbir yere ne gitti ne de görüştü.
Hatta Alman Yeşiller Partisi’nin Eyalet Milletvekili Wibke Brems İklim Park’ta bizleri ziyarete geldiğinde, “Altın madenlerine siyanürü Almanlar satıyor. Siz buna nasıl izin veriyorsunuz?” dedi.
Almanların siyanürün nerede kullandığına bakmadan böyle bir satış yapmasını eleştiren kadın Almanya’da eğitilmiş ha?
Bir de olayın farklı bir boyutu var.
O ekipte her türlü siyasal görüşten insanlar vardı. Hele ki, safkan AKP li olduğunu saklamayan gazeteci de vardı. Ki o meslektaşımız şu anda bile sosyal paylaşım sitesinde Cumhurbaşkanı ve hükümeti savunan paylaşımlarını da sürdürüyor.
En çok O’na üzüldüm.
Sen tut iktidarın destekçisi olarak yan tutuş ve sonra da Almanya’da katıldığın yenilenebilir enerjiler konusundaki bir çalıştay nedeniyle Alman ajanlığı ile suçlan.
Ortaya şu sonuç çıkıyor.
Amaçlarına ulaşmak isteyenler, o hedefe koşarken önlerine gelen herkesi ister yandaş isterse karşıdaş olsun asla ayırmıyorlar.
Ve bunu yaparken de, hukukmuş, insan haklarıymış, iftiraymış, damgalamaymış hiç takmıyorlar.
Soramadım o meslektaşıma “bak seni de ajan ilan ettiler, ne düşünüyorsun” diye.
Ne düşünür ki?