Yakın dostlarından biri olarak her an böyle bir haberin gelebileceğini bekliyorduk beklemesine ama…
Olmadı!
O içimizde yeşertmeye çalıştığımız umudu gelen bu acı haber tüketti.
Rahatsızlığı döneminde iki kez bürosunda geçmiş olsun diyebildiğim Ali arkadaşıma bir gün önce gece yarısı “Sevgili dostum, zor ve çetin bir sürecin içinde mücadele ediyorsun. İnanıyor ve biliyorum ki, sen bu savaşı kazanacaksın. Yalnız değilsin…” mesajı göndermiş ve Perşembe günü de bu mesajı kızı Ezgi “Merhabalar. Ben kızıyım. Selam ve sevgilerinizi ileteceğim. Teşekkürler” sözleriyle yanıtlamıştı.
Ali, kansere yenik düşerek veda etti bize.
Işıklara gitti.
Işıklı yolların olsun Ali kardeşim.
**
Zonguldak’tan gelecek cenazeye Sefa Camisinin önünde beklerken “Nedir bu kanser belası!” diye tepkisini dile getirenlere “termik santral bacası başta olmak üzere çevreye kirletenlerdir bu ölümlerin sebebi” dedim.
Evet aynen öyle!
Zonguldak’ı çepeçevre saran bu zehir çemberini yaratanlar kim?
Kim; her türü toplumsal muhalefeti ve sesi dışlayarak “benim rantım önemli, gerisi hikaye” diyen sermaye babaları ve bu rantın beslemeleri?
Kollayanları kim?
Kim toplu kıyıma seyirci kalanlar?
**
Zonguldak’ta “Batı Karadeniz’in en büyük kanser araştırma merkezini kurduk” diye gurur duyduğunu açıklıyor BEÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Özer.
O kendi çapında haklı olabilir de, soru şu: bir bölgeye bunca yatırım neden yapılır?
Yanıtı da açık bu sorunun.
Zonguldak ve bölgesi kanser hazinesi.
Hasta bol.
Hasta bol ise tedavi merkezi de olmalı değil mi?
İşte acı gerçek bu!
Budur !!!
**
Hepimizin ailesi bu kanser tehlikesiyle karşı karşıya.
Çevremiz kanser hastaları ile dolu.
“Ölüm gelmiş hoş gelmiş sefa gelmiş” tamam da, kimse acı çekerek ölmek istemez ki.
Kim ister?
Kim ister o seansları?
Kim ister kendi yakınının gözlerinin önünde erimesini?
İnsan olan kim ister toplumun topluca kıyımını?
Var tabi ki, isteyenler.
Kim mi bunlar?
Rantçılar ve beslemeleri.
Gökyüzünden zehir yağarken görmeyenler, gördüğü halde susanlar, sesini çıkaranları da susturmaya kalkanlar.