30 Ağustos Zafer Bayramı törenleri de, diğer resmi bayramlar gibi sönük geçti.

Tören alanında protokol sıraları bile boştu.

Resmi törende resmi görevliler “izinde” ise vay bu ülkenin haline.

Vay!

Tören alanında, bir avuç insanı kutladı Vali Vekili, askeri jepin üzerinden.

O kutladı “sağol” diyenlerin sesini de duyan olmadı.

Hey gidi Türkiye hey!

 

Akşam da  fener alayı vardı.

Fener alayı dediğiniz de kaymakamlığın açıkladığı resmi programın içinde. Korkmaya hiç gerek yok yani.

Kimse işlem yapamaz “niye fener alayına gittin” diye.

O da ne?

Bağlık polis karakolunun önünde sadece halk var.

Resmi görevliler yok.

Atatürkçülüklerini öne çıkararak kendini  vitrinde gösterme peşindekiler de “Atam İzindeyiz” sloganının ardında kalmışlar ki; “İ-zin-de-ler.”

Yani tatilde.

Yoktular…

 

Bu nasıl iş?

 

Türkiye, Cumhuriyetin kazanımları ve Türk Silahlı Kuvvetler üzerinde onca oyun oynanırken, korkup kaçanların malum işbirlikçilerden bir farkı var mı?

Dolaylı işbirlikçiliktir bunun adı.

İlhan Selçuk’un deyimiyle gardrop  Atatürkçülüğü.

 

Ama…

Halk oradaydı.

Halk.

Sırça köşklerde Atatürkçülük nutukları atmayan halk.

Onlar bağırdı yine:

“Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” diye.

İçten.

Samimi.

Kararlı.

Yürekli.

 

Seccade dağıtıp, Sakal-ı şerif   teşhirciliği ile oy avcılığı peşinde dolananların  “izindeyiz” halleri düştü 30 Ağustos fenerinin  halk alayına.

Halk oradaydı.

Halk gördü…

 

**

 

GÜNÜN SÖZÜ:

 

“Dünyaya bir daha gelirsem:

ne kadar tank tüfek varsa

hepsini eritip,

saz, cümbüş ve zurna yapacağım.”

 

                                ARAM TIGRAN