Yaşamda en değerli olan nedir?

Aşk!

Anne!

Ülke!

Çocuk!

Para!

Seks!

Araba!

Cep telefonu!

Facebook!

Köpek!

Uçak!

Milletvekili!

Başbakan!

Muhtar!

Sevgi!

Motosiklet!

Cumhurbaşkanı!

Kraliçe.

Şu, bu…

 

Kişiye göre değişir/değişiyor elbette “en değerli” olan.

Yaşa, cinsiyete, kültüre, aileye ve yaşama bakış açısına göre verilen yanıtlar farklı oluyor.

Zaman sürükledikçe bir yere o anın durumuna göre değişimler rüzgar gibi gelip gidiyor.

Bir de bunalım araya girer ise “ölüme koşuş”  yolculuğu başlıyor.

Kanuni Sultan Süleyman’a göre ise “en değerli şey” sağlık.

 “Olmaya Devlet Cihanda Bir Nefes Sıhhat Gibi.”  Demiş.

Doğru demiş.

Evet  yaşamda  en değerli  olan tek şey sağlık.

O yoksa hiçbir şey yok ve olamaz!

Ve geri alınması da asla mümkün.

Gitti gider Abbas!

Gitti gider.

 

Bu değerlerin tespitinde en önemli unsur yaş!

Yaş ileri viteste sonsuzluğa doğru frensiz  yol alırken, motordan, kaportadan, direksiyondan, ön ve arka lastiklerden, eksozdan, iç döşemeden, dikiz aynalarından, rotilden ve amortisörden gelen sesler değişiyor.

Sıfır ile bir olur mu?

Olmadığı tamire girince anlaşıyor.

Nereye tutsalar tutmuyor.

Paslanması ayrı bir dert, diferansiyeli  ayrı bir dert.

Saçlar da dökülmüş veya ak düşmüşse Abbas Abbas.

Öyle der büyükler: hele ki üç yere ak düşmeye bir görsün.

 

Genelde çok geç öğreniyoruz biz.

Öğrendiğimizde ise öğrendiklerimizi uygulayabilecek alan bulamıyoruz.

Çimleri sökülmüş, köstebek yuvasına dönmüş sahada ne oynayacaksın.

Sadece şunu dersin  ya “erken gelmişiz dünyaya” ya da, “ah bugünkü aklım eskiden olsaydı.”

Akıl işte geç geliyor.

Hep geç!..