Ne sinsilermiş meğer.
O kadar besledim.
O kadar korudum.
O kadar destek oldum.
Ama…
Beni içten vurdular.
Hem de ne vurulma.
Ciğerlerimi söktüler.
Dengemi bozdular.
Düzenimi değiştirdiler.
Hep öyledir zaten.
“Düşmanını uzakta arama” diye boşuna dememiş atalarımız.
Var bir bildikleri.
En yakınımızdan çıkar düşman/düşmanlar.
Bana da öyle oldu.
Asla böyle bir şey beklemezdim.
Ki, aklımın ucuna bile gelmezdi.
Of!
Öyle bir anda vurdular ki darbeyi,  moralim dip yaptı.
Bildiğiniz gibi değil dostlar.
Bu üç düşmanın yaptıkları yanlarına kâr kalmayacak tabi ki.
Gereğini yapacağım.
Başladım bile operasyona.
Her gün dövüyorum.
Her gün işkenceden geçiriyorum.
Her gün yok etmek için gereğini öyle bir yapıyorum ki, keyfime diyecek yok.
Eee bu iş sırayla.
Şimdi sıra ben de.
Siz misiniz beni kalleşçe vuran.
Canımı yakan.
Uykularımı bölen.
Ayaklarımı yangına çeviren.
Alın size.
Vuruyorum her ayak darbemle.
Tepelerine tepelerine.
63 ü bitirip 64’ün de üç ayını ham yaptığım bu günlerde, bana söker mi düşmanlık.
Kaçın kurrasıyız biz.
Ne badireler atlattık.
Yıkabildiler mi?
Vız geldi tırıs gitti tümü de.
Yetmediler.
Yetmez ki.
Diğerleri de gelsin.
Evet ben biliyorum tatlıyımdır. (Biraz egomu da tatmin edeyim.)  Özüm şeker gibidir. Bu nedenle çayı bile şekersiz içiyorum ya.
İyi tamam şekerliyim de,  peki  şu kolesterolün derdi ne?
Naptım ben ona?
Bir gün azarladım mı?
Allahın bir günü veya saati üzdüm mü?
Hayır!
Ya tansiyon?
İkisi yetmezmiş gibi bir de bu çıktı.
Yükseklerde geziyor maşallah.
Şöhret mi olacak ne?
Terbiyesiz!
Alçaklar!
Şeker, kolesterol ve tansiyon yan yana gelip işbirliği yaparak beni devirecekler.
Örgüt bunlar örgüt.
Gerçek bir suç örgütü.
Yoksa bunları da mı kandırdılar?
Yok ya. Bende o göz  yok ama..
Ne olmaz ne olmaz!
Heyt!
İşte bu sıkar!
Sizi gidi kalleşler sizi.
Yerim sizin örgütünüzü de, sizi de.
Sözden anlamayanın hali kötektir !
Operasyonun adı yürüyüş.
Her gün yürüyorum.
Her adımım da paniğe giriyorlar şimdi.
Bir değil beş kilometreyi devirdiğimde dağılıveriyorlar.
Perişanlar anlayacağınız.
Valla büyük keyifle atıyorum adımlarımı.
Hırsımı alamayınca araya kültür fizik hareketleri bile çakıyorum.
Finali de  bahçede bel küreği ile yapıyorum.
Vur ha vur!
Bel küreğini sapladıkça toprağa sapır sapır dökülüyorlar.
Sonra kaçıyorlar.
Sizi gidi korkaklar sizi.
Kaçın bakalım kaçın.
Kökünüzü kurutuncaya kadar kovalayacağım.
Oh be!
En iyi düşman ölü düşmandır.
Bana bu yaştan sonra cinayet işletiyorlar yahu.
Ama iyi ki başları kıçları oynadı da fark ettim.
Yoksa.
İçten yıkacaklarmış kaleyi.
Yıktırır mıyım?

NOT: Aylarca yeniden yürüyüşlere başlayabilmek için kendi motivasyonumu sağlamak için uydurduğum bir mizansendir yazdıklarım. Yürümenin sağlık olduğunu çok iyi bilmeme rağmen askıya almıştım. Anlayacağınız kendi kendimi gazlayıp duruyorum.