Türkiye’nin her yerinde yarın gürültü var.

Stres var.

Gerilim var.

Curcuna var.

Desibel zorlaması var.

Kavga var.

Kaza var.

Sürtüşme var.

Meydan okuma var.

Var oğlu var.

Çünkü…

Yarın siyasi partilerin o lanet olası konvoyları var.

Yarın bütün araçlar bayraklarla donatılacak.

Partililerin doldurulduğu konvoylar harekete başladığında, ses düzenleri sonuna kadar açık anonslar yapacak, şarkılar çalacak ve kornalara da zart zart basılacak.

Yani gövde gösterisi.

Saydın mı kaç araba geçti.

O ötekinin ki daha büyük.

Şu mu, o küçük.

Eh o zaten barajı geçemez.

Şu parti mi iktidara yürüyor konvoyundan belli.

Diye diye böbürlenenler de olacak, hayıflananlar da.

 

Peki ya halk?

Halk ne diyor bu işe.

Trafik kilitlenmiş.

Evde hasta var.

İşten gelmiş adam var.

Uyuyan çocuk var.

Ulaşım hakkının engellenişi var.

Gürültü kirliliği ile toplumsal taciz var.

Toplumsal huzur ve güven bu işkencenin neresinde?

 

Siyasi partilerin tüm söylemleri bitti de, bu halk korna ve anons sesiyle mi sandığa giderek siyasal tercihini yapacak?

Bu nasıl ülke?

Gürültü kirliliği ile bu halkın kendisine oy vereceğine inanan zihniyet çağın neresinde?

Bu durumun adı, halka yapılmış bir dayatmadır.

Ayıptır.

Saygısızlıktır.

İşkencedir.

Hiçbir siyasal hareketin veya düğün yapanın da, askere gidenin de gürültü kirliliği yapmaya hakkı yoktur.

Böyle özgürlük falan olmaz.

Özgürlüğün bir başkasının yaşamına müdahale edildiği noktada bittiğini söylemek değil, inanmak ve saygı duymak gerekmez mi?

 

Gürültü kirliliğine hayır.

Trafiğin araç konvoylarıyla felç edilmesine hayır.

Çağdaş demokrasi bir başkasının hak ve hukukuna saygı bilincinin gelişmesi ile gerçekleşir.

Dat dat korna çalarak değil.