Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) düzenlediği “Yerel Basın Ödülleri 2013” yarışmasının birincisi meslektaşım Serpil Korkmaz aradı dün sabah İskenderun’dan. Oradan buradan lafladık derken 20 dakika telefon ile görüştümüşüz.
Oradan buradan konuşmanın özü yine meslek elbette.
Orada ne var, burada durum şöyle.
Dert aynı.
Durum da aynı.
Her yer aynı sorun ile boğuşurken, çözüm noktasında ise tıkanma devam ediyor.
Yıllardır dile getirilen ve “Devlet kayıt dışını koruyor” değer yargısı; onca seminerler, paneller ve konferanslarda dile getirilmesine rağmen çözüme kavuşturulmadı. Durum böyle olunca da mesleki saygınlık güvenirlikteki erozyonla tamamen ayağa düştü.
Serpil de aynı dertten.
Anlattıkça anlatıyor.
Dedim ki, “Meslekte gelecek görebiliyor musun?”.
“Hayır!” dedi.
Benim gibi alaylı da olmayan mektepli Serpil yazılı basında geleceğin çok yönlü gerekçeler ile tıkandığını kabullenirken, doğal olarak yaşamını sürdürme kaygısını çok yaşıyor.
Çünkü sonuçta herkes bir birey.
Her kim olur isen ol bir bireysin ve yaşamını sürdürebilme açısından gereksinimlerin var.
Çünkü; insanoğlu para diye bir şey üretmiş ve tüm insanlığı da bu kağıda mahkum etmiş.
Tutsağız tümümüz.
Yaşamak için para gerekli ve o parayı da namuslu yoldan çalışarak kazanmak zorundasın.
Durum böyle olunca, sektörlerde yaşanan gel-gitler o sektörün içindeki insanların geleceğini yönlendiriyor.
Basın sektörü gelecek vaat eden bir meslek dalı olmaktan çıkalı çok oldu.
Çünkü bir farklı ve çok önemli sebep sosyal paylaşım siteleri de etken oldu.
Siz gazete basmak için haber peşinde koşu, bilgisayarda tasarım hazırlayıp, çıktılarını aldıktan sonra matbaa kalıp çeksin, matbaacı baskıyı yapsın, dağıtım araçlarıyla okuyucuya ulaşmaya çalışın…
İş mi artık.
Hikaye.
Şimdi insanlar en özel anlarını öz çekim yaparak sosyal paylaşım siteleri aracılığı ile dünyaya yayıyorlar. Tuvalette bile cep telefonundan haber okuyan bir vatandaş topluluğu var artık.
Kim okur gazeteyi bundan böyle.
Gelecek sanal alemde.
Doğruya doğru…
Serpil ile konuşmamız mesleğin gelecek vaat etmediği noktasında hem fikire dönüştü.
Yazılı basın gazeteciliğinde gelecek yok artık.
Bu mesleğin geleceği sanal dünyada.
Durum bu ise sektörün yatırımını sanal sektöre kaydırmasından başka seçenek kalmadı.
Serpil’e dedim ki “Gençsin ve önüne bak kendi geleceğini düşün. Gazetecilikte ekmek olup olmadığını sen de iyi görüyorsun. O halde yapılacak olan ne ise o kararı vermen gerek. Ne kadar erken bu kararı alıp uygularsan o kadar çok yol alırsın”.
“Haklısın” dedi.
Haklı olmak yetmiyor ki.
Zaman kavramı dur durak dinlemiyor.
Hatta bu ‘dur’ komutu için dünyanın servetini dahi kabul etmiyor.
Zaman bu.
Anlamaz.
Harcanır ve biter.
Bugünden yarını görmeyen/görebilme akılcılığını kullanmayanlar zamanın çöplüğünde unutulur giderler.
Bayram öncesi gazeteci sohbeti işte böyle.
Hep aynı sözleri konuşuyoruz ve ülkemizin ortak bu sorunu karşısında çözüm üretilmesinden yana olanların feryatlarını da sadece kendileri duyuyorlar.
Kayıt dışı kazandı.
Kayıt içi öldürüldü.
Yazıklar olsun bu yozlaşmaya çanak tutanlara.
Başka ne denebilir ki…