Kdz. Ereğli Belediye Başkanı Halil Posbıyık belediye çalışanlarına “Patronunuz Ereğli Halkı” başlıklı açıklamasında “Bu dönemde Ereğli halkına en güzel hizmeti sizlerle birlikte sunacağız. Sizden isteğim iş güvenliğine, sağlığınıza dikkat edin. Ailenize, çoluk çocuğunuza mesai bitiminde vücut bütünlüğüyle ulaşın. Birinizin dahi burnunun kanamasını istemem. Mesai saatlerinde de belli disiplin içerisinde patronumuz olan Ereğli halkına en güzel hizmeti sunalım” dedi.
Evet tüm belediye çalışanlarının patronu Ereğli halkıdır. Hak ettikleri veya etmedikleri aldıkları her kuruş ilçe halkının vergileri ile ödenmektedir.
Ereğli halkına hizmet etmenin dışında öncelikle ve ödünsüz herkese saygılı olma gibi sorumlulukları olanlar arasında, her kurumda olduğu gibi çürük elmalar yok mu?
Tabi ki var.
Bildiklerimiz ve görüp yaşadıklarımız olduğu kadar duyduklarımız da var.
Ancak bir o kadar da, adam gibi adam yönetici ve çalışanları da ayrı çirkinlerden ayrı tutup haklarını vermek gerekir.
Bir kişi eğer ki çalıştığı kurumu paravan yaparak kişisel hırs ve kinlerine alet etmek için kullanıyor ise en kibar deyimle ayıp yapıyor demektir.
Hayatını ne belediye ne de Ereğli’mize bir katkısı olmadan bilgisiz, görgümüz ve saygısız alışkanlıklarıyla “salla başını al maaşını” felsefesi ile asalak geçinenlere gitsin Posbıyık’ın bu sözleri.
Konuyu Posbıyık’ın sözleriyle bitirelim!
“Bu dönemde Ereğli halkına en güzel hizmeti sizlerle birlikte sunacağız. Sizden isteğim iş güvenliğine, sağlığınıza dikkat edin. Ailenize, çoluk çocuğunuza mesai bitiminde vücut bütünlüğüyle ulaşın. Birinizin dahi burnunun kanamasını istemem. Mesai saatlerinde de belli disiplin içerisinde patronumuz olan Ereğli halkına en güzel hizmeti sunalım.”
SİZ HİÇ MEZAR KAZDINIZ MI?
Bir gün elime kazma ve küreği alıp da mezar kazacağım aklımın ucuna bile gelmezdi.
Hele o mezarın bizim canımızın bir parçası olacağı.
Ama oldu!
3 Haziran’da öyle bir rahatsızlandı ki üç gün boyunca yerinden hiç kalkamadı.
İnledi durdu.
Canın inlerken, nasıl canın yanmaz?
Tutuşursun.
Boğulursun.
Çaresizce çare ararsın.
Koştuk koşturduk.
“Sözde değil özde” dostlarımız koştu yardımımıza.
Binlerce kez teşekkürler onlara.
Yetmedi.
Onca seferberlik yetmedi!
Tıbbi müdahalenin de yetersiz kalacağı anlaşılınca, her an her şey olabilir diye bir gün önce kazmıştım mezar yerini. Toprağını, taşını , kirecini, suyunu bile hazır etmiştim.
Ve…. 5 Haziran Dünya Çevre Gününün öğle saatlerinde veda edip kapattı gözlerini.
Öldü ya!
Öldü!
“Olamaz!” desen de oldu.
Oluyor!
Olacak!
Son görev gelip çattı işte..
13.40’da da kefeniyle birlikte toprakla buluşturduk kaskatı olmuş soğuk bedenini.
Örttük üzerini toprakla ve bir de taş koyduk başucuna.
Öylece uzun uzun baktık mezarına.
O bakışlarda 15 yıl saklı.
O yıllarda derin bir sevgi saklı.
Anılar saklı.
Neler saklı neler!
Evet hayatta mezar kazmakta varmış.
Kazdık..
Ve o mezarın içine de “Dostum”uzu koyduk.
Dostum.
**
Ne yazıyordu Nihat Can’ın Cumhuriyet Gazetesi Kdz. Ereğli Temsilciliği bürosunun duvarında?
“Ben insanları tanıdıkça, hayvanları daha çok seviyorum.”