“puhutv” diye bir kanal varmış ve de sadece internetten dizi yayımlıyormuş.  Televizyon kanallarının reklam bombardımanları ile izleyici bıktırdığı günümüzde,  bu internet kanalını yeni öğrendim.
Öğreniş sebebim ise Azra Kohen. Bir kitapçı raflarında gördüğüm Fi, Çi ve Pi kitap serisinin yazarı Azra Kohen.  Kitapların isimleri dikkat çekince, arka kapaklarını okudum ve ilk satın alacağım kitaplar arasına yazdım adını.
Dostlar sohbetinde kitaplar konuşulurken;  bu üç  kitabın ilgimi çektiğini söylediğimde öğrendim puhutv’yi.
Meğer, bu üçlü kitap serisinin ilki olan Fi’nin dizisi bile çekilmiş ve de bu tv kanalında izlenebiliyormuş.
Çekilen 12 bölümlük bu dizinin tamamını üç akşamda izledim.
Türk sineması adına baş yapıt bir dizi yapmışlar, ellerine sağlık.
Diziyi çok beğendim. Beğenme sebeplerimin birinci nedeni basın özgürlüğünün nasıl iğdiş edildiğini acı gerçeği bir kez daha görmekti.
Çarpıcı olaylar vardı dizide.
Mesleğin temel ilkelerine bağlı meslektaşlarımın özellikle izlemesini önerebileceğim bu dizide bir ünlü ile röportaj yapan gazetecinin yaşadıkları ne kadar somut ve gerçek.
Dizide, gazeteci bir ünlü ile  kurgulanmış sorularla röportaj yapıyor. Ünlü kısa ve net cevaplar verirken gazeteciyi de azarlarcasına  “Bana google’de bulabileceğiniz sorularla gelmeyin!” diyor.
Ünlü haklı.
Çünkü o röportaj randevusu öncesinde soru-cevap bölümleri gazetecinin eline verildi “Bunları sor, başka bir şey sakın sorma” diye.
Gazeteci çok şey soracak ama… Sorulacaklar listesinin dışına çıkamıyor.
O ise içi içini yiyor.
Ünlünün kendisini aşağılar biçimindeki sözleri üzerine kontrolünü bir anda kaybedip içinden geçen soruyu pat diye yöneltiyor.
Ortam buz kesiyor o anda.
Ünlü (!) bir anda  renkten renge giriyor ve gazeteciyi azarlayıp bu soruya cevap vermeyeceğini  de söyleyip “haydi anca gidersin” davranışı ile “röportaj bitmiştir” diyor.
Gidiş o gidiş.
Sonuç:
Gazeteci o soruyu yönelttiği için işinden kovulup gidiyor.
Durum bu!
Bu durum sektörün ağlanacak hali.
 
**
 
Basın özgürlüğü?
Hikaye!
Gerçek anlamda gazetecilik yapanların dışında her kim ki basın özgürlüğünden söz ediyor asla inanmayın.
Tümü de rol yapıyor.
Doğru söylemiyor.
Sadece gösterişe dayalı ifadeler olarak  “basın özgürlüğü” cümlesini kullanıyorlar.
Hiç kimse basın özgürlüğünden yana değil.
Onların istediği ölçüyü geçmezsen iyisin ve hoşsun, dahası muhatap alınırsın.
Bir gün meslek ilkeleri çerçevesinde, kişi özel yaşamına  olan saygı çerçevesinde kamuoyunun merak ettiklerini sorar isen yandın.
İşte o noktada kıyamet yıkılır.
Tüm köprüler atılır.
Daha ötesi aşına ekmeğine göz konulur.
 
Günümüzdeki gazetecilik, yağcılıktır.
Beslendikleri kaynakların istediklerini sormak, söylemek ve yazmaktır.
Daha ötesi  yalakalık uğruna ağalar/beyler için tetikçilik yapmaktır.
Jurnalciliğe soyunmaktır.
Bu gerçeklerin yereli geneli de yoktur.
Sınırsız bir şekilde her alanda basın özgürlüğü katledilmektedir çünkü.
Katledenlere de bu fırsatı –ne yazık ki- bizler vermekteyiz
 
Yaşam için tek gerçek vardır.
O da; para, para, paradır!