Söz ile öz !

Özün de özü…

Söz ile özün örtüşmesi…

Örtüşmediğinde ortaya çıkan manzara…

Ve çelişkiler !

 

Söz de demokrat.

Hepsi !

Hangi siyasal görüşü veya sistemi savunur ise savunsun, sözün girişinde “demokrasi” ve “demokratlık” var.

Ne de güzel.

Çekici.

Heyecan verici.

Yani, demokrasinin olmaz ise olmaz tüm kurallarının işlediği, azınlığın bile haklarının korunduğu, düşünce ve basın özgürlüğünün işlediği, seçilenlerin atamayla değil emek vererek tabandan yukarıya kendini kabul ettirerek gelebildiği, saydamlık ve katılımcılığın ödünsüz uygulandığı, hakça paylaşımın  uygulandığı bir dünya.

Öyle bir dünya.

Koskocaman dünya.

Dağlar gibi buram buram demokrasi kokan,

Sevgi kelebeklerinin uçuştuğu,

Ezen ve ezilen kavramlarının öne çıkmadığı,

Yönetenlerin mütevazi bir yaşam sürdüğü,

Aklın ve bilimin koştuğu/koşturulduğu,

Bir dünya.

Bizden söz etmiyorum canım.

D’si bile bize uymuyor ki.

Tabi ki var uygulanan ülkeler.

Sayı mı?

Bilmem!

Ecevit hep İskandinav ülkelerinden söz eder ve kalkınmanın köylülerden başlaması gerektiğine vurgu yaparak, kooperatifleşme ve köy kentler derdi.

Başka?

 

Söz de demokrat çok !

Sayamazsın sayısını.

İşin tuhaf yanı da şu; bir tek kişi “Ben demokrat değilim” de demez!

Diyemez!

 

Ama ön seçime karşı çıkan,

Yukarıdan gelen emirlere biat eden,

Güçlüden yana olup gününü kurtaran,

Direnme gücünü yitiren,

Özgürlüğü sakız yapmayan,

Topluma hesap vermekten korkmayan,

Bulursanız orada demokrasi vardır.

 

Söz ile öz aynı şey değil.

Örtüşmeli.

Şıp diye taşlar yerine oturmalı.

 

Not: Hakkını yemeyelim;  2014 yerel genel seçimlerinde Ereğli’de önseçim istemeyen belediye meclis aday adayları imzaları atıp şirinlik yaparken, üç demokrat yiğitçe ortaya çıkıp “icazetle aday olmayız” diyerek imza vermemişlerdi.

Kimler miydi bunlar?

Demokratlar !