Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını kutlamamıza birkaç gün kaldı.
Tüm ülke vatandaşları gibi! kasaba ahalisi de hem çok gururlu hemde çok heyecanlı, yürekler kıpır kıpır.
Yüz yıl, dile kolay bir asır az bir zaman değil ki.
Nereden nereye.
Büyük Deha’nın yol arkadaşları ile birlikte yaptıkları, akıl ve cesaret dolu becerileri hatırlandığında hemen İngiliz Başbakanı’nın gerçek dolu itirafı akla gelir.
İnsanlık tarihi birkaç yüzyılda bir dahi yetiştirebiliyor, o da Türklerden çıktı hemde bize karşı. Elden ne gelir ki.
Nereden nereye derken o günlerden bu günlere gelinceye kadar, her ne ise veya nasıl uyarına gelirse artısını eksisini, ilerisini gerisini, gelişmişini olmadı geri kalmışını, alta altta toplayıp çıkartmayı şairin dediği gibi yaparsak,
Hani Orhan Veli yazmıştı Sezan Aksu besteleyip Haluk Levent çok da güzel söylemişti ya.
Dedikodu veya Mualla şarkısındaki gibi onu da sonra anlatırım deyip gelelim bu günlere.
Yüzüncü yıla girerken sekiz on bin kişinin yaşadığı kasabanın gideli çok oldu. Şimdi onun yerinde yüzbinleri barındıran bir dert yumağı var. O zamanlarda sekiz on tane olan keyfe keder sorun dert, şimdilerde nüfus artışının kat be kat önüne geçerek çoğalarak kasabayı yaşanması zor, çekilmez bir hale getirdi.
Sayısını bilemediğim kadar çok yerel basın organında, her gün okumaya da gerek duymayacağınız kadar birbirinin benzeri olaylar yaşanıyor bugünün kasabasında.
Görkemli geçmişine hiç yakışmayan meselelerden bir türlü kurtulamıyor. Uyuşturucu, silahlı çatışma, yasa dışı her türlü asayiş olayı kasabanın gündeminden yerel basınının manşetlerinden hiç eksik olmuyor.
Trafik kazaları değil de trafik terörü olağan olaylardan biri olmuş, kanıksanmış alışılmış basit sıradan işler haline gelmiş. Bazı caddeler ölüm yolu olarak anılır olmuş, şehir içinde radar araçları iş yapar hale gelmiş, bazı caddeler ise adeta otopark olmuş trafiğe kapatılmış!
Bunlar nasıl oluyor neden önlenemiyor derseniz.
Hadi onu da sonra anlatalım.
Yüzüncü yıla giriyoruz ya demokrasi özgürlük kavramlarını en üste çıkartıp yeni Türkiye laflarını hiç dilimizden düşürmüyoruz ya,
Kimilerinin Kabotaj veya Denizcilik Bayramı dedikleri şey kasabalı için Yağlı Direk bayramıdır. Bilmem kaç yıldır kasabanın sahilinde kutlanır. Çoluk çocuk genç yaşlı tüm kasabalı sahile koşar birlikte güler eğlenir heyecanlanır kaynaşır mutlu bir gün geçirir evine döner.
Hepsi budur.
Bu sene birisi çıktı, neredeyse Cumhuriyet kadar eski Yağlı direk bayramını iptal ettim dedi. Onun üzerine yağ, hemde gres yağı sürülüyormuş, denizin kirlenmesine müsaade etmem dedi.
Bir kişide çıkıp konuyu aydınlatma gereği duymadı.
Yıllardır Vita yağı sürerdik ama şimdi çok pahalandı idare ediver demedi!
Ama kasabanın Belediye Reisi hop oturup hop kalktı verdi veriştirdi.
Bu yüz yıllık bir geleneğimizdir, direğin yağının denizi kirletmesi ne demek, gerekirse zabıtayı, temizlikçileri gönderirim denizi yarım saatte temizletirim diyerek denizin kirlendiğini hem kabul etti hem de meseleyi kendince çözmeye çalışmıştı.
Limandaki gemilerin sintine boşaltmalarını, fabrikanın denize verdiği zararı görmüyor musunuz diyerek esas hedefi de göstermişti.
Bu kadarıyla da yetinmeyip,
Bu devirde yasak da neymiş deyip yasaklara karşı medeni duruşunu da sergilemişti.
Hava deniz su kirliliği, çevreye duyarlılık deyince kasabada bu işi kendine vazife edinmiş, çevre sağlığına gönül vermiş bu kirlilikle zehirlenmeyle mücadele eden adı da KERÇEP olan bir sivil toplum kuruluşumuz var.
Kerçep yılmadan usanmadan çevre ve halk sağlığı konularında vatandaşları bilgilendirmek için bilimsel veri destekli çalışmaları ile basın açıklamaları yapıyor, kasabanın diğer STK’larının desteğini de alarak eylemler yapıyor.
Yakın zamanda bir fotoğraf sergisi açmak istediler.
Yerel basından öğrendik ki bu sergi sakıncalıymış.
Kim için, ne için sakıncalı demeye kalmadı, iş açıklığa kavuştu. Kasabanın belediyesi sergiyi sakıncalı bulmuş fotoğrafların kültür merkezinde sergilemesine izin vermemiş.
Kerçep de o zaman sergimizi, açık alanda sahil bandında açarız demiş.
Yağlı direğin denize dökülen yağını temizlikçilere temizletmeye kalkan yerel yönetim, bu seferde fotoğrafların görüntülerini zabıtalara temizletmeye kalkmış.
Bazıları fotoğraf gerçeğin aynasıdır der,
Acaba KERÇEP in fotoğraflarında kasabanın Belediyesinin hangi fotoğrafı vardı ki.
Nuri Öztürk / Sapanca