Soma… Soma… Soma…

Emek yoğun kent.

İş-ekmek-özgürlüğün doruklarda uçtuğu kömür kenti Soma’dan geldi bu kez acı haber.

Madenciler şehit.

Madenciler yaralı.

Madenciler paramparça.

Bu kez de öldüler.

Kimine göre “güzel” kimine göre de “tatlı” canları verdi madenciler.

Onlarcası.

Yüzlercesi.

Soma ocaklarında tanıştılar ölümle.

Yeryüzünden sağ, altından ise ölü döndüler.

Can bırakarak.

Canlarını ekmeğe bulayarak koştular ölüme.

 

 Ateş düştüğü yeri yakar elbette,

Yakıyor.

Analar ağlıyor.

Evlatları da.

Aileler acı içinde.

Gözyaşları ile yıkanırken gözlerinin derinliği, bir sızı çöküyor yüreğin ta ortasına.

Cızzz!

Anlatılamaz o acı.

Anlatılamaz.

Anlatılamıyor da.

 

Soma’dan aktı geldi hüzün.

Tekirdağ’dan Şırnak’a.

Ordu’dan Mersin’e.

Madenciler şehit.

Tabutları da boy boy.

Çocuğu da var aralarında, amelesi de.

Şimdi ölüm zamanı.

O zaman özelleştirme.

O zaman katliam.

O zaman rant.

 

Söz bitti artık.

Şimdi ses verme zamanı.

Da !

O sesi kim verecek?

O yok!

Ne işçide ne de sendikada.

Ne de diğerlerinde.

 

Soma’da öldürüldü madenciler.

Orada.

İşte orada…

 

**

 

UTANIYORUM...
Maden kazalarında, işçi ölümleriyle rekor kıran bir ülkede yaşamaktan 
UTANIYORUM...
Maden ocakları kapılarında çaresiz bekleşen çocuklardan, 
suskun şaşkın kadınlardan, 
ağlaşan analardan 
UTANIYORUM______________Rıdvan Türkekul

 

**

 

Gün Aydın değil bugün ,
Gün kömür gibi kara
Nerden baksak gökyüzüne 
Binlerce madenci , kara kara gözleriyle
Ekmek parası kazanmaktı niyetleri
Kefen parası değil,.____________A.Eren