Cebi delik.
Metelik desen ha keza yok oğlu yok.
Meteliksiz milyoner ama hırsızı/hırsızlığı savunuyor.
“Yok!” diyor öyle değil.
Çalmadılar.
Çalmazlar.
O fotoğraflara inanmam.
Hatta gözüm görmeli.
Eee…
Öyle olaylar yaşanıyor ki, yaşanan bu olayları körü körüne savunanları gördükçe insanın içi eziliyor.
Hırsıza hırsız diyemeyen bir toplum olduk.
Adam hırsız.
Çalıp çırpıyor.
Ama O’na inananlar ‘bu hırsızdır’ demiyor.
Çalan çaldığı ile kalıp ortadan kaybolduktan bir süre sonra yine ortaya çıktığında, sözüm ona andavallılar bu hırsızlığı unuttukları gibi hırsızın yeniden çalmasına çırpmasına göz yumup ses çıkarmayabiliyorlar.
Hatta.
Daha ötesi.
En çarpıcı ve ürkütücü yanı ne biliyor musunuz?
Gözleri kör bu kesim hırsıza para kaptırıyor.
Veriyor veriyorlar abi.
Şıkır şıkır veriyorlar.
O yapmaz.
O çalmaz.
O kandırmaz.
Ver Allahım ver.
Bu bayram ziyaretleri sırasında muhabbet sofralarına gelen ülke meselelerinde ‘müritliğin’ nasıl bir şey olduğunu daha çok anladım.
Tek kelime ile bağnazlık.
Öyle bir bağnazlık ki, sınır tanımıyor.
Hırsızlığa direkt onay veren bu ortamda, siz gidip borç aldığınız iki kuruş borcunuzu geciktirseniz sizi cümle aleme reklam edecek olanlar suskun.
O yapmaz.
O almaz.
O çalmaz.
O nokta nokta…
Meşhur Fadıl’ın yeni bir milyon dolarlık hikayelerini okuduğumda, şaşırmadım/şaşırmıyorum artık.
Öyle olaylar iç içe geçmiş ki, Fadıl’ın jetleri de bu hıza yetişemez.
Stop eder.
Yazık…
Çok çekiyoruz çok…
Çektiriyorlar…
Çekme sebebimiz ise hangi görüşten olur ise olsun “Benim hırsızım iyidir” kilitlenmesidir.
Hırsızda bile saplantılı ayrı bir düşüncenin etrafında dönme dolabın beygiri olmaya gönüllü olanlara diyecek bir şey yok.
O kafa tüm toplumu kirletmeye devam ediyor.
Acı olan da bu zaten…
Cepte metelik yok, ‘Allah diyerek çalana' toz kondurmuyor.
O yapmazmış…
Peki ne yaparmış?