“Konuşabilmek bir kültürdür” tabi ki.
Konuşabilmek.
Konuşabilen toplum veya bireylerin çözüme kavuşturamayacakları ne olabilir ki?
Konuşmak dediğim bağırmak çağırmak değil.
Konuşmak dediğin beyin jimnastiği, bilgilerin paylaşılarak çözüm noktaları yaratmak ve ortak akılda buluşmak elbette.
Ağzından küfür eksik olmayan, herkese çatan ve alay eden, karşısındakinin görüş ve düşüncelerini saygı göstermeyen, konuşma hakkı bile vermeyenlerden söz etmiyorum.
Öncelikle kendisine saygısı olan ve tek amaç ve ilkesi bilgi zenginliğinde buluşabilmek olanların konuşabilmesidir.

Yıllar önce bu konuda atmak istediğimiz adımlar da oldu. Hatta eskiden dostum olan bir arkadaşım hareketin adını da “maya” koyalım dedi.
Yapamadık.
Gerçekleştirilmeyişin tek sebebi de, ihmalcilik.
5-10 kişi dediğim.
Çokluk değil.
Her türlü önyargı ve siyasi saplantılara takılmama olgunluğuna erişenlerin birikimlerini de ortaya koydukları muhabbet ortamları.
Yok !
Bakınız yaşadığımız kente; böyle bir ortamı sağlayabilecek herhangi bir mekan var mı?
Peki ortam var mı?
Örneğin şehir kulübü türünde bir dernek veya sivil toplum örgütü?
Bilen var mı?

Bir kentin valisi, kaymakamı, belediye başkanı, yargı mensupları, emniyeti, yerel yönetimleri, şehir eşrafı, aydınları, öğretmenleri, tüzüğünde yazılan gibi gerçekten sivil toplum örgüt temsilcileri, sendikacılar, işveren temsilcileri ve meslek odalarının günün değerlendirmesini yapabildiği bir ortamın olmaması, o kentin en büyük eksikliğinin başında gelir.
Konuşmalı.
Konuşabilmeli o kentin ileri gelenleri.
Ama saygıyla.
Ama hoşgörüyle.
Ama ölçüyle.
Ve de üreterek.
Ortak akıl verilen bu sistem o kentin aydınlığıdır.
Geleceğidir.
Umududur.

Kdz. Ereğli Belediyesi’nin Şubat 2016 toplantısında AKP’li meclis üyelerinden Yusuf Kalay kentin geleceği açısından çok önemli bir konuyu gündeme getirmiş.
Yusuf Kalay, Kurtuluş Savaşı’nın ilk ve tek deniz savaşının yaşandığı Alemdar olayına dikkat çekerken, sahildeki gemiyi son dönemde 1 milyon kişinin ziyaret ettiğini ve daha önceki dönemde bu gemiye İstiklal Madalyası verilmesi konusunda alınan meclis kararını hatırlatmış. Kalay, ayrıca aynı olayda Recep Kahya’nın da Kurtuluş Savaşı’nın tek deniz şehidi olduğuna da dikkat çekerek, eski PTT’nin bulunduğu alana bir anıt yapılmasını önermiş.
Sonuçta; belediye Başkanı ve meclis üyeleri bu talebi “gidelim Ankara’ya ve tüm bölge milletvekillerini ziyaret ederek, talebimizi iletelim” görüşünde birleşmişler.
Ne güzel.
Olay budur işte.
Birlikte olabilmek heyecanıyla çözümde birleşebilmek.

Konuyu gündeme taşıyan Yusuf Kalay’ı duyarlılığından ötürü kutluyorum.
Bu öneriye sıcak yaklaşan herkesi de.

Ereğli’de yaşayanlar işte bu tür konularda konuşabilmeyi bir başarabilseler, Ankara su yolu olur ve bir çok konuda da çözüm güle oynaya gelir.
En büyük eksiğimiz konuşamamak.
Bir aşabilsek.
Bir gerçekleştirebilsek.
Çok mu zor?