Karadeniz’in kıyısında şirin bir balıkçı kasabası olduğu zamanlarda da av yasağı var mıydı tam olarak bilmiyorum ama,

Çok uzun zamandır tüm denizlerimizde Nisan – Eylül ayları arasında ticari amaçlı balık avcılığı yasak.

Kasabada yeni av sezonu yine bildik klasik temennilerle açıldı.

Kasabalının yaşamında, küçüğünden büyüğüne amatör balık avcılığı önemli bir yer tutar.

Gece lüfer avı, kasabalının deyimiyle zokaya çıkmak, kasaba ahalisi için çok çok uzun yıllar öncesinden buyana kuralları kaideleri, yazılmamış yasaları olan, eğlenceli! bol sohbetli bol mezeli! şenlikli olduğu kadar da disiplinli önemli bir gelenektir.

Balıkçı kasabası olduğu zamanlardan buyana Kasaba da çok şey değişti. Daha doğrusu o günlerden bugüne birçok şey yok oldu, artık yerlerinde yoklar

Efsane lüferci’ leri vardı. Artık onlar yoklar.

Bakkal Tarı ’yı, Dayı Dursun’u, Kasabanın evladı Marem’i, Zafraklar’ın Erol’u, Sanat mektebinden Feti Hocayı, Fazlı Hocayı, Şişko Temel gibi akla gelen gelmeyen ustaları, zoka aşıklarını kim unutabilir.

Bu lüferci ’ler zaman zaman başka balıkta tutarlardı ama onları bilinen tanınan yapan şey zoka’cı olmalarıydı.

Geceleri Baba burnunda Gülüç ırmağının ağzına kadar denizin üzerindeki sandallarda lüks lambası ışıklarının eşliğinde şenlik yaşanırdı. Sandalların yer değiştirdiği zamanlarda sanırdınız ki denizin üzerinde fener alayı yapılıyor.

Mesela, zaman zaman lüfer ’in en bol tutulduğu yerde artık deniz yok deniz.

Yukarı köylerde yağmur yağdığında denizin renginin ilk sararıp çamur halini aldığı yer Gülüç ırmağının ağzı olurdu. Irmak ağzından denize yayılan ırmağın çamurlu suyu, fabrikanın eski mendireğinin arkasında oldukça büyük bir alanda günlerce kalırdı.

Kasabanın zokacı’ları buraya çamur derdi.

İşte zamanında kasaba zokacı’larının çamur dedikleri lüfer tuttukları yer, şimdilerde denizden yüzlerce metre içeride kasabanın eski fabrikasının bilmem ne tesisinin veya hurda alanının altında.

Yine o zamanlardaki fabrikanın mendireğini, arayıp bulmakta artık çok zor, cüce garip, minyatür, adeta basit bir dökülü!

.............................

Kasabanın, kasabalının bu günlerde kafası fena karışık gündemi çok yoğun!

Palamutun durumu nasıl olacak? Epeydir kendini zokacılar’dan esirgeyen lüfer biraz olsun yüzünü gösterecek mi? Kar yağacak mı? Yoksa yine Hamsi’ yi güneş tepemizi yakarken mi yiyeceğiz?

Kendi halindeki kasabalının kafası karışık dedik ama iş güç sahibi adamların derneklerinin seçilmiş yöneticilerinin kafaları, herkesten fazla dağılmış vaziyette.

Belediye ile kasabanın eski fabrikasının çekişmelerine müdahil olup, Erdemir’in yararına olacaksa! tesisin Özel Endüstri Bölgesi olmasına karşı olmadıklarını söylemişlerdi!

Duyunca, günlerdir yerel gazetelerde artısıyla eksisiyle, kime bayram kime matem yaptıracağı sayfa sayfa yayınlanan.

Kasaba sevdalıları tarafından bangır bangır bağırılarak protesto edilen.

Bağırmaktan sesi kısılan Belediye Reis’inin sesi hala düzelmemişken.

Bu kararın ne olduğunu kime yarayacağını Bozhane ’deki yaşlı çınarlar bile ezberlemişken.

Fabrikaya faydası olacaksa demek ne anlam ifade edebilirdi!

Merak ettim işi bildiklerine inandığım birkaç kişiye danıştım,

Birazda çekinerek Özel Endüstri Bölgesi kasabanın eski fabrikasına değilde kime faydalı olabilir? diye sordum,

Bu işlerden anlayan, tecrübeli, doğma büyüme kasabalı, kasaba sevdalısı arkadaşım bu işin fabrika ile hiç ilgisi yok, Gıcımın Tasin’den başka kimseye de faydası olmaz dedi.

Diğeri kendinden çok emin bilmiş bir tavırla la sen ne deyon be ne alakası va ya, o iş Dalgıç Eo için yapıldı, ismi lazım değil ben yukardan birileriyle gonuştum, bileyom da söyleyom herhalde dedi.

Çok geçmedi kafaları karıştıran, kafaları aydınlattı!

Bizim buna karşı tutumumuz başından beri bellidir! hiç değişmedi. Kasabaya geçmiş olsun, fabrikaya hayırlı olsun.

Yani dedi ki!

Benim söylediklerimden bir şey anlayan varsa, bana da anlatsın.

......................

Bunlar kasabaya geçmiş olsun demişlerdi ya.

Bizde turpun büyüğü heybede demiştik.

Şimdilerde kapalı kapılar ardında,

Özerkliğini ilan eden kasabanın eski fabrikasının, yeni bir adım olarak kendi kıta sahanlığı açıklayacağı!

Kasaba denizlerinin bazı yerlerini özel bölge ilan edeceği!

Oralarda da av yasağı ilan edip, hatta bunu sürekli hale getirebileceği konuşuluyor!

..........................

Halk kafede ucuz çay içerken, iki gırgır kaptanının konuşmasına şahit olmuşlar,

Biri, kasabanın eski fabrikasının kıta sahanlığının nereden nereye olabileceğini sormuş.

Diğeri, etrafına bakıp ortamı da süzdükten sonra, sesini de biraz kısarak ben içerden bir şeyler duydum demiş.

Tersanelerin en ucundan Ölüce ’ye doğru bir çizgiyi çekmişler, kasabanın eski Fabrikasının büyük mendireğinin çakarından Kefken’e doğru da kerteriz almışlar, hah işte sorduğun yer, şimdilik o alanın içi olacakmış deyince,

Tayfalardan biri dayanamamış. Nede olsa ekmek kapısı.

Ya Reis tut ki ağı buranın dışında sardık, tekneye alıncaya kadar akıntıyla yasak bölgenin içine doğru sürüklendik, kocaman römorkörde çizgide nöbette, ne olacak?

Kafası zaten karışık olan Reis kızmış sen karışma bu işlere çayını iç hemen tekneye git demiş.

Kasabalının karada da denizde de derdi hiç bitmiyor ki.

 

Nuri ÖZTÜRK / İZMİR