“Başbakan olacağım” diyen Meral Akşener’i MHP’den kovdular.

İyi mi ettiler?

Oysa Akşener’in liderliğindeki bir MHP’ye toplumun her kesiminden “oy veririm” sesleri yükselmişti.

Hele ki, MHP’ye asla ve asla bırakın oy vermeyi, oy vermeyi bile düşünmeyecek kesimler bir umut arama çaresizliği içinde böyle konuşabiliyorlardı.

Ama.

Olmadı!

Oldurmadılar…

Ne oldu?

MHP bir kez daha silkinemedi.

Devlet Bey ile devam.

Hadi bakalım kolay gelsin MHP.

Yoktur ki  birbirinizden farkınız.

Muhalefet takımının tümü böyle.

Hiçbirinde ışık yok!

Bundan dolayıdır ki, muhalefette her yer karanlık.

Aynen CHP gibi.

Böyle yollanmadı mı Emine Ülker Tarhan.

CHP’nin önüne “yeni” takarak başlamadılar mı ulusalcıları göndermeye.

Böyle gelmedi mi Mehmet Bekaroğlu.

Böyle yapılandırmadılar mı, örgütün tavanını.

“Hadi git!” dediler Birgül Ayman Güler’e de.

Oysa onlar Türk kadınıydı.

Çağdaştılar.

“Atatürk” dediler.

“Kuvayı Milliye” dediler.

“Misak-ı Milli”  dediler.

“Devlet kuşatılıyor!” dediler.

“Bu ülke karanlıklara tutsak olamaz!” dediler.

Dediler de ne oldu?

Kovuldular.

Türk kadınları, muhalefet cephesinden kovularak, dikensiz gül bahçesi yarattılar.

Kimler mi?

MHP ve CHP’yi elinde tutanlar.

Müritleşmeden yana olanlar.

Aynen dün gibi!

Dünden gelen alışkanlıkları  sürdürerek projelerin adamı olma sınavlarından  başarıyla geçtiler.

 

Sonuçta Türkiye kaybetti.

Ülkenin “atamalı demokrasisine” su taşıyanlar veya taşımaya tutsak olanlar kazandı.

Durum bu.

Birileri proje hazırlıyor ve bizler de bu projenin figüranı olarak seçimden seçime genel merkezlerin hazırlayıp dayattığı listelere oy verip,  kendimizi kandırıp duruyoruz.

Öyle ya: İleri demokrasi böyle bir şeymiş.

 

İki kadın gitti.

Kazanan emperyalist ülkeler ile işbirlikçileri olurken,  kaybeden ise iktidar alternatifi olamayan muhalefet oldu.