Cevdet Abi çok söyledi “Bu kitabı bul ve mutlaka oku!” diye.
O kadar çok öneri var ki…
Bir de merak sardığım “reiki” konusu var.
Okumak beslenmek.
Dünya.
Yeni heyecan.
Mercek.
Sevda.
Bu arada çok merak ettiği Neyzen Tevfik’i de Hıfzı Topuz’un kaleminden hatmetmiştim ki, Cevdet Abi’nin önerdiği o Can Şafak’ın yazdığı “Ereğli 1965-1980 Çelik İşçileri” kitabı bulur okurum dediğim bir dönemde, yakın dostum/arkadaşım Cengiz Özdemir getirip hediye etti.
Hazine bulmuş gibi sevindim.
Ki, hazine olduğunu da daha kapağını çevirince beni saran o kağıt kokusunu içime çekerek bir kez daha yaşayarak anladım.
Her sayfası emek.
Emekle yazılmış emek mücadelesinin belgeleri.
Satır satır dokunmuş her sayfasında; Erdemir’in üretime geçtiği yıldan başlanarak 12 Eylül darbesine kadar geçen sendikal örgütlenme serüveni tarihe not olarak yaşananlar bırakılmış.
Tarafların her kesimini konuşturmuş yazar Can Şafak. Ve bağlantılarını da kurup, okurun bu süreci daha iyi algılamasına yardımcı olmuş.
Bir dönemini benim de bildiğim o sendikal mücadelenin perde arkasını şimdi daha iyi gördüm.
Anladım.
**
Erdemir’de DİSK’e bağlı Maden-İş ile daha sonra Maden-İş’ten bir gecede ayrılanların kurduğu Dev-Maden-İş Sendikasının Ereğli’de yaşanan o dönemi bugünkü gözlüğümle değerlendirdiğimde, elbette şimdi daha farklı sonuçlara ulaşıyorum.
Tarih böyle bir şey.
Sonradan aydınlanıyor herşey.
Hele kapıdan ve pencereden bir ışık girmeye görsün.
Karanlık noktalar yırtılıyor.
O karanlığın içinde saklı kalarak beslenmiş olanlar gün ışığına yakalanınca, ortaya çıkan sesler ve enstrümanlar, geçmişte gerçek olarak bilinip savunulanların yerini değiştiriyor.
Can Şafak’ın kitabı da böyle.
O yıllardaki çok sert mücadelelerin perde arkasını merak edenler, anılarındaki bilgileri yeniden gözden geçirmek isteyenler, günümüzün olgunluğu içinde sağlıklı değerlendirme yapmak isteyenler, “Ereğli 1965-1980 Çelik İşçileri” kitabını mutlaka bulup okusunlar.
Kağıt kokusunda tarihle buluşacaklar.
**
Can Şafak’ın kitabını okuduğumda, en son olarak Birleşik Metal-İş ile Türk Metal Sendikası arasında Erdemir’de yaşanan yetki mücadelesini kaleme alabilecek birkaç kişiden biri iken “neden notlarımı koruyamadım” diye hayıflanmadan edemiyorum.
Biz de tarihe bir not bırakabilirdik.
Hem de yaşadıklarımızı aktararak.
Bu benim eksiğim.
Bir eksiğim de, madencilerin şanlı direnişi ve Ankara yürüyüşüdür.
Çünkü ben de yürüdüm, sandalye üzerinde yattım.
Mengen’de madencilerin yolu dozerlerle kesilince “Burası Türkiye İsrail değil” sloganları ile ceplerinden nüfus cüzdanlarını çıkardıklarında, belediyenin penceresinden konuşan Şemsi Denizer’in yanındaydım.
Bireysel ihmallerimiz bizden sonrakilere bırakabileceğimiz bilgi miraslarını da yok ediyor.