“Ben” dedim. “Ben belediye başkanı olursam” dedim. “Başkan olursam şunları şunları yaparım” dedim.
Dedim ki, Kdz. Ereğli’nin giriş ve çıkışlarına “Kdz. Ereğli Bir Cumhuriyet Kentidir” yazarım.
Ve dedim ki, seçimlere katılan tüm başkan adayları ve meclis adaylarını “Kdz. Ereğli Halk Meclisi” çatısı altında toplar, “katılımcılık” ilkesiyle kenti birlikte yönetme çağrımı yaparım.
Dedim ki, dedim ki…
O dedimkiler arasında çok şey var elbette de, Ereğli’de 250 gram ekmek 1 liradan satılırken, Mudurnu’da halk ekmek fabrikası var ve orada 600 gram ekmek 1 lira. Hemen halk ekmek fırınını açarım.
O “Dedimkiler” elbette ortak konularımız.
İşimiz muhabbet ama ince ayar vurgular da var elbette.
Nihayetinde bıktırıncaya kadar kaleme aldığım “Vaatlerim” ikinci kez 7 tekmili birden yayımladıktan sonra geldik, günlük yazılarımıza.
Hadi bakalım yeniden işbaşı.
**
Mart ayının son gününden sonra Kdz. Ereğli’de gözbebekleri gülen insan sayısında büyük bir patlama olduğunu siz de tespit ettiniz mi?
İnanın samimiyim.
Siyasal görüşü her ne olur ise olsun kentte yaşayanlar daha mutlu gibi.
Yanılıyor muyum?
Yok yok!
Hayır!..
Kesinlikle yanılmıyorum.
Kdz. Ereğli’deki bahar bir başka bu yıl.
Daha mutlu.
Mutlu, mutlu, mutlu, mutlu.
Çookk mutlu…
Gergin yüzler gitmiş sanki.
Belki o gözlerde saklanmaya çalışılan korku rüzgarı da kaybolmuş.
Çünkü hava temiz.
Pırıl pırıl.
Şimdi, gökyüzünden tehditler yağmıyor.
Hakaret yok.
Alaycılık kireç kuyusuna düşmüş.
İftira çamura batmış.
İnsana yapılan saygısızlık da vefat etmiş.
Demek ki bu yüzden güneş güleç, çiçekler daha canlı, kuşların hepsi bülbül, insanlar şen.
Şen ola Ereğli şen ola…
**
Şakası falan değil, gerçekten de gördüğüm, rastlaştığım, merhabalaştığım her kişi yaşama daha umutlu ve mutlu bakıyor.
Bunun adını koyar isek; tek kelime ile “özlem”dir.
O kadar gerilmiş ve akla mantığa sığmayacak olaylar yaşanmış ki, insanlar unuttukları gülümseme ile yeniden tanışmış.
O puslu ve soğuk hava gidince doğa kendini bulmuş yeniden.
Merhaba Ereğli.
Merhaba gelecek.
Merhaba doslar.
Ne olur bozmayalım bu havayı.
Gülümseyelim.
Yıkılan korku imparatorlunu yeniden hortlatmamak adına daha dikkatli olalım.
Hele ki, “dil yarası” denen seviyesizlik bataklığına beslenenleri diriltmeyelim.
Bize gülmek yakışır.
Hepimize…