Goril bu!
Şaka mı?
Seyrederken bile ürküyor insan.
Neyse.
Çıkardılar kafesinden.
Goril şöyle bir sallandı ve az ileri gitti ki, geri döndü.
Ve oradaki bir bayana sarılıverdi sımsıcak.
Video görüntülerinden altında bir yazı belirdi:
“Kendisini iyileştiren doktoruna sarılıyor!”
Bir anda dondum kaldım.
Bir goril ve doğaya bırakılacağı ortamda geri dönüp de doktoruna sarılıyor.
Vay anasını…
Şu gorilin yaptığına bakar mısınız?
Ders bir !..
1. Dersin adı: teşekkür.
En vahşi canlılardan biri de olsa minnet duygularını insana sarılarak gösterebilen bu goril, bilmem ne kılığındakilere kapak olsun. Teşekkür etmek insan olmanın birinci adımıdır.
2. Dersin adı: vefa.
Hiçbir çıkarsız ortaya konulan özverileri hemen unutuverenlere “Vefasız” denir! O kadar çoklar ki. “İki ayaklı hayvanlar” diye tanımlamak da hiç olmaz. Hayvan olarak nitelenen canlılar ayıp edilmiş olur.
3. Dersin adı: kalleşlik.
İnsanı insan yapan değerler çerçevesinde erdemli davranışları bile yok sayıvererek, bir de tam aksi zıt kutuplara yolculuk yapanların kişiliğidir. Sırtını dönmeye gelmez, vururlar.
Şu gorilin yaptığına bakara mısınız, iki küçük sevgi gösterisinde bulunup da en büyük özlememizi nasıl depreştiriverdi.
Tak döküldük.
Dökülme dediğimiz olguya hep düşüyoruz.
Özellikle de sosyal paylaşım dünyasında.
Nerede ne yaptığımızı, neden hoşlandığımızı, iç dünyamızdaki karışıklıkları ve umutları, dostlarımızı, ailemizi hem de fotolu şok diye belgeleyip cümle aleme ilan ediyoruz.
Akıl akıl işte.
Bizim akıl.
Tuhaf akıl.
Şaşkın akıl.
Eski istihbarat elemanlarını düşünüyorum da ne çok çile çektiler birini fişlemek için.
Oysa şimdi…
Herkes kendi kendini fişliyor.
Bu fişleme hem öyle bir sınır mınır bırakmıyor ki, fotoğraflı videolu kendi sunumunu yapıyor vatandaş.
Nedir bu işin özü?
Teknoloji çıktı mertlik bozuldu !
Yani, her şeyimizi hızla yozlaştırıp elimizden alıp duruyor.
Ve…
Sonra unuttuğumuz sevgiyi de goril videolarında bulup, nostalji yapıyoruz.
Vah bize.
Bizlere !