Fındık taban  fiyatları üreticinin yüzünü güldürmemiş.
Peki ne olmuş?
Ağlıyorlarmış mı?
Güldürmeyince değişen ne?
Hani o; kim, ne, nerede, nasıl, neden, niye mi?
Yoo!
Değişen bir şey yok.
Fındık üreticisi ve bugün.
O yolları kesen.
Ateşler yakan.
Çoluk çocuk sokaklarda yatan.
Ulaşımı durdurup emniyet müdürünün bile  ayağını kaydıran fındık üreticisi !
Bizimkiler.
Emekçiler.
Köylüler.
Çiftçiler.
Yani?
Eylemciler!
 
Ormanlı’ya bayram ziyaretine gittiğimizde, yakın tanıdığım bir fındık üreticisine sordum:
“Ne kadar masraf yaptın?”
Dedi ki; 4 bin lira.
Dedim ki:
“Ne kadar alacaksın fındığı satınca?”
Dedi ki:
“Aynı parayı alırım.”
Ne dersiniz siz bu işe?
Arada fark yok.
Al gülüm, ver gülüm.
Gülümse!
 
Asgari ücretle geçimini sağlayan işçiye sordum:
“Fındığınız var mı?”
“Var!” dedi.
“Ne kadar çıktı?”
“Bir ton kadar.”
“Masrafınız ne?”
“Biz kendimiz topladığımız için masrafımız yok.”
Hah bu iyi işte.
En azından 8 bin lira keş para.
 
Bu fındık işi biraz finduklaşmak gibi bir şey.
Kendin toplayabilir isen eh bir ekmek parası kalır.
Toplatırsan eğer; başkasına çalışıyorsun.
Neden mi?
Tabandan abicim tabandan.
Taban fiyatından.
8 liraya sattığın fındığın kilosunu marketten 50 liraya alacaksın.
Tabi bunun randımanı var, kırılması var, kavurması var, paketlenmesi var, pazarlanması var, ulaşımı var, raflara yerleştirilmesi var, kasadan geçirilmesi var.
Kolay mı öyle para kazanmak (!)
 
Fındıkçılar tepkiliymiş?
Tepki tepki.
“Ne?” diye sormaya hiç gerek yok.
Niye mi?
Sonracığıma kime mi?
Peki ne zaman mı?
Hem nasıl mı?
Ya neden mi?
Tövbe !
Estağfurullah “aynı mı?”