Onca yıllık meslek yaşamımda AKP’li Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar’ın TBMM’deki sekreteryası kadar titiz ve bilinçli çalışanını görmedim.
Her haber gönderdiklerinde arayıp sorarlar.
Herhangi bir haber ile ilgili iletişim kurmaya çalışırlar.
Hatta tanısalar da tanımasalar da bir ölüm veya hasta haberinde “Telefonu var mı?” diye bilgiye başvururlar.
Daha ötesi arayıp başsağlığı dileğinde bulunurlar.
Ki, bu nezaketli davranışlarında siyasi kimlik de sorgulaması da yapmazlar.
O kadar çok güzel örnek var ki.
Şaşırtırlar.
Biliyorum çok solcu arkadaşımı ya acı ya da mutlu haberlerinden dolayı aradılar.
Aferin aldılar.
Şimdi açık bir sorgulama yapalım mı?
Hani biz solcuyuz ya.
Sosyal demokratız ya.
Demokratız ya.
Eşitlikten, özgürlükten ve vefadan yanayız ya.
Bir tanesi arayıp sormaz.
Paylaşmaz.
O “halkçılık” denen ilkenin de canına okuyup, sürekli ötekileştirip seçimden seçime arayan oy avcılığı yapıp dururlar.
Hop!
Kimse kızıp da hemen alışkanlık çerçevesinde “doğruya doğru”yu da sulandırmasın.
Doğruya doğru budur.
Şu anda sol çizgide siyaset yapanların ayrımsız tümü de birbirinin kopyası.
Çok basit bir örnek vereyim isterseniz.
OHAL kapsamında bir işçi atıldı Kandilli’deki TTK’dan.
Bu işçi CHP üyesi.
Bu işçi eski Kandilli Belediye meclisinin de üyesi.
Ben duymadım bu işçi için açıklama yaparak bu zor gününde yalnız olmadığını söyleyen.
Derdin nedir diye soran.
Çoluk çocuğun ne yer içer diyen.
Evet Özcan Ulupınar’ın sekreteryasını alkışlıyorum buradan.
Ders alsın solcu geçinen siyasetçiler.
Belki akılları başlarına gelirde merhaba demeyi öğrenirler.