Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımın anlattığını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Konu: Cenaze.
Kapsam: Okunan Kuran’ı Kerim!
İçerik: Toplu rant hareketi.
Derinlik: Dini paylaşım.
Arkadaşımın kayınpederi vefat etti.
Dost akraba o gün son görevlerini yerine getirebilmek için yollara dökülürken, merhumun toprağa verilmesinin ardından sıra dini gelenekleri yerine getirmeye geldi.
Cenazenin toprağa verilmesinin ardından ikram paylaşımı da tamamlandı ve nihayetinde akşamleyin Kuran-ı Kerim okunmasına geldiğinde, film başlıyor.
Lütfen telefonlarınızı kapatır mısınız?
Sahne:
Arkadaş tanıdığı bir cami hocasına “bu akşam Kuran-ı Kerim okunması işini sen üstlen ve eve gelip merhumun ruhuna bir Kuran okur musun” der,
Sadece bu kadar.
Akşam çok yakınlarının katıldığı Kuran-ı Kerim okunması sırasında hiç tanımadığı kişilerin Kuran’ı Kerim okuduğunu görse de, içinden “Allah razı olsun. Dini bütün insanlar nasıl da ölmüşün ruhuna iki dua yollamak için çırpınıyorlar” der.
Der demesine de, kazın ayağı öyle değil.
Kazın ayağının işareti başka.
Aynı hızla konuyu anlatmaya devam ediyorum.
Bir hafta sonra “Kura-ı Kerim’i sen okuyuver “dediği hocaya gönlünden kopan 500 lirayı çaktırmadan cebine koymaya çalışan bizim arkadaş, hocanın parayı alıp saymaya kalkması karşısında bozum olur. Öyle ya; merhumun hayrına 500 lira gibi bir Kuran’ı Kerim okuma parasını saymaya kalkan ve de çok iyi tanıdığı hoca neden parayı saysın ki. Hayır işi bu!..
Hoca efendi parayı sayar ve “Bu yetmez!” der.
Bu yetmez!..
“Nasıl yani?” diye sormayın.
Ayniyle vaki!..
Hoca bir hafta Kuran’ı Kerim okuma karşılığında 500 lirayı az bulur.
Ve devam eder hoca efendi:
“Bu yetmez ki. Bak kaç arkadaş birlikte okuduk biz bunu. Akşamları hesap et ve böl bu parayı kime bölüştüreyim ki ben?”.
Kızmayın lütfen.
Hemen cep telefonlarınızı açıp da, sağı solu ortayı, yukarıyı aşağıyı aramayın.
Arkadaş geçirdiği şok arasında tıslayarak konuşur “Ama ben sadece sana söyledim. Başka hoca çağırmadım ki:”
Çağır çağırma.
Bu iş sektör efendim sektör.
Ekip tamam.
Birlikte okuyacaklar ki, merhumun günahları (hocaların cebi dolsun) affedilsin.
Bizimki nerede ise yaşadığı travmadan kurtulmak için çözülen ayak bağlarıyla yere çökmeye hazırlanırken, “sen bir 400 daha ver, helalleşelim” sözleriyle final noktalamasını yapmış bizim hoca.
Bundan sonrasını anlatmayayım.
Hoş değil.
**
Şimdi gelelim sadede!..
Sadet iyidir.
Mutluluktur.
Ama bu “Sadet” konunun irdelenmesidir.
Hani derler ya, “yarı doktor candan, para göz hocalar da dinden eder” diye.
Kısaca sadece bu tespiti yapsam eksik mi kalmış olurum?
Siz söyleyin.
Anlattıklarım doğru mu, değil mi?
Duyuyorum “Vallahi de billahi de doğru” dediğinizi.
Peki o halde ne olacak bu din tüccarlığının sonu?
“Dur” yok mu?
Olamaz mı?
Kararınız ?