Bilenler iyi bilir ki; benim dostum var.
Bu dostum ile olan maceralarımız bir dönem ilçemizin gündeminde önemli bir tartışma konusu da oldu.
Olsun!
O benim dostum.
Kimseye de hesap mesap verecek de değilim.
Şimdi birdenbire dostum konusu neden gündeme geldi derseniz; ondan, bundan, şundan.
Ben dostumu çok seviyorum.
Dostum da beni.
Biz birbirimizi bu kadar çok sevip sayarken, kimi zaman ayrılık olayını yaşıyoruz.
Ayrılık dediğim de mecazi.
Sevginin önüne bir şey geçemez ki.
Hele ki, konu dostum olunca.
Son ayrılığımızın sonrasında yeniden buluştuğumuzda, sevgisinin ölçüsünü çok kaçırdı.
Yani beni ısırdı.
Sevgiye tamam da, bu ısırma neden oluyor?
Sinirlendim tabi ki.
Ama vurmadım.
Hatta “verilmiş sadakamız varmış” bile dedim.
Çünkü, kolumdan ısırdı.
Ya başka yerimden ısırsaydı?
Maazallah!
 
Dostum beni ısırdığına göre ne yapmam gerek?
Elbette aşı!
Ama düşünüyorum da, ısırdığı yerden kan çıkmadı.
Kan çıkmayınca aşıya gerek yok diyorlar.
Zaten ısırması da sevgisini fiziki olarak göstermekten öteye değil ki…
 
Düşünüyorum şimdi.
Acaba gidip de “beni dostum ısırdı” diye aşı olmaya kalksam dalga geçerler mi benimle?
“Ne azgın dostu varmış” derler mi?
Bu tehlike var.
İpin ucu kaçarsa, rezil olmak da var işin ucunda.
 
Sonra ne geldi aklıma biliyor musunuz?
Diyelim ki, aşı olmadım ve günü geldi de kudurdum.
Olur mu olur!
Ya sonra?
Öteki dünyayı boylamadan önce birilerini ısırmam gerekir mi?
Ben tavuk bile kesmem.
Şiddete de karşı iken, sırf intikam için birilerinin ölmesini isteyemem de.
Hatta bana saldırı düzenleyen ve düzenletenleri de ısıramam.
En iyisi kaderime razı olayın ve öteki dünyaya dostumdan yediğim ısırık darbesiyle gideyim.
Oh sefam olsun.
Kin ve intikam sağlığa zararlıdır.
Ayıptır!
Bu nedenle de kuduz muduz olmam.
Çünkü beni köpek ısırmadı.
Dostum ısırdı !..