Her köyün bir delisi var mıdır?
İstisnaları bir kenara bırakır isek ‘vardır’ diyenimiz çoktur.
Vardır evet vardır, her köyün bir delisi vardır.
Ama ‘köyün delisi' dediklerimiz toplumu rahatsız edenler değil elbette.
Bu deliler güzel.
Renk.
Muhabbet.
İz bırakıp unutulmayan deliler.
“Tatlı delilerimiz” de denilebilir hani.
Tahmin edebiliyorum ki, köylerimizin delilerinden söz etmeye başladığımda anılarınıza dalıp gittiniz.
O delilerimizi hatırlamaya var ise de paylaştığınız anılara sürükleniverdiniz bir anda.
Deliler ve biz.
Şakalaştığımız.
Muhabbet ettiğimiz.
Paylaştığımız anılarda neler saklı kimbilir.
Köyün delisine küfür ettirmek için gıcıklık yapanlar bile geldi aklınıza değil mi?
Ne de güzel küfür ederlerdi ulu orta.
Kimse de kızmazdı.
Hatta kahkaha makaraları koyuverilirdi özgürce.
“Senin” diye başlayan sövmelerde bilinir ki dostluk vardı.
Sevgi vardı.
Anlam vardı.
O delilere can kurban.
Ara ki bulasın.
Sanki onlar da terkediyor birer birer bizleri.
Şimdi kim kaldı?
Hangi delimiz var takılacak?
Yemek ısmarlayıp giyindirebileceğimiz?
Bizleri ‘yaşamaya tutsak’ bırakıp dünyadan çekip gittiklerinde cenaze törenleri ne kadar kalabalık olurdu.
Üzülmemek mümkün değil ki.
Canımızdan bir parçayı gönderirdik toprağa.
O gider ve iz bırakırdı unutulmayacak anılarıyla.
Ah deliler bizim delilerimiz.
Onlar gitti.
Şimdi yerlerine gelenler ise gerçek deli.
Zır deli hatta.
Bu deliler vahşi.
Çılgın.
Kontrolsüz.
Saldırgan.
Kan içici.
Mezar soyucu.
Utanma arlanma ise yok.
Kimi şu maskenin, kimi bu maskenin arkasına saklanarak çalıp çırparken pişkin pişkin de sırıtabilyor.
Çalarken ‘bu milletin ta a…. Koyacaksın’ da diyebiliyor.
Bunların kanıtları da yayımlanıyor ama…
Ama…
Ama o hırsızlık da pirim yapıyor.
Alkış alıyor.
Sahi ne oldu?
Delilerimiz ölürken biz de mi değiştik?
Bize açık açık ana avrat kalaycılığın her türlüsüyle dümdüz gidenlere bile ses vermiyoruz.
Neden?
Korkak mıyız?
Yoksa, ‘köyün delisi’ olup umursamazlık boşluğunda mı uçuyoruz?
Ne oldu bize ne oldu?