Öncelikle kavga dediğimiz olayın ağızdan öteye gitmeyip şiddete dönüşmemesinden sevinmiş CHP’liler.
Öyle ya, hep kavganın yaşandığı bir ortama bir de şiddet düşer ise yazık olur.
Hoş görüntüde iyi değil ya
İlk gittiğimde kendi mahallesinde delege olamayan Yaşar Balcı kibar bir şekilde ”hoş geldin” karşıladı. Bir çok eski CHP’li ile hal hatır sorma ve muhabbetimiz binanın içindeki Bağlık ve Süleymanlar sandıklarının başındakiler ile devam etti. Partinin demirbaşlarından ve eski değil eskimeyen dost Yaşare Aydın da yine oradaydı. Rahatsızlığına rağmen partili olmanın sorumluluğu ile gelmiş ve oyunu kullanmış.
Çevreye şöyle bir baktığımda yaş ortalamasının 50 nin üzerinde olduğunu hiçbir istatistiki çalışma yapmadan net bir şekilde görebilmek mümkün.
Genç partili ise sadece birkaç kişi.
“Gençler Neden yoklar?” sorusuna yanıt araması gerekenler vermeli tabi ki bu sorunun yanıtını.
Ama şu açık; CHP’de genç kalmamış.
O eski gençler de yaşlanıp partinin gövdesi olmuş.
Fotoğraf aynı.
Neyse…
CHP’de üçlü bir blok olduğunu ve bu üçlünün dışına çıkılarak bölünmenin değil bütünleşmenin zamanı olduğuna dönük ve kaynağının da CHP’lilerden edinilen bilgiler olduğu “CHP’ye yeni gözlük” başlıklı yazım Ereğli Belediyesi’nin eski Başkan Yardımcılarından Nezih Anıl’ı çok rahatsız etmiş olacak ki “Kim olacak?” diye sataştı parti binasında.
Ne demeliydim bu durumda?
Binadan ayrılırken yüzüne söyledim: “Ben AKP ile pazarlık yapmış biri hiç olmadım.”
Genelde tatlıydı ortam.
Eski dostlarım çok CHP’de.
Hatta çoktan da öte…
Yalnız bir olay vardı ki bunu “ders” anlamında paylaşmalıyım kamuoyu ile.
Oyunu kullanıp binadan çıkan bir partili ve benim de şahsen gözümün ısırdığı biri tepkili bir şekilde “Geldim oyumu kullandım gidiyorum. 40 yıldır partiliyim ve bir kez delege olamadım. Hep aynı isimler hep aynı isimler” dedi ve gitti.
Bu söz de 7 Haziran öncesinde yapılan milletvekili eğilim yoklamasında sürpriz bir çıkış yapan Deniz Yavuzyılmaz’a gösterilen büyük ilginin gerçek sebebi buydu sanırım.
Yeni ve genç yüzlere olan özlem.
Ve bilindik isimlerin siyaset sahnesindeki dansları iyice bıktırmış partilileri bile.
Partililer bıktı ise vatandaş ne yapsın?
Vatandaş bu nedenle mi gidiyor AKP’ye?
Ah bir kabullenip de, halkçı olunabilse.
Yeniden sevgiyle bütünlük oluşturulabilse.
Ah !
O liste bu liste onların işi. Seçimler sonuçlanıp da ayrılmadan bizim Kandillili Ayşegül Erdoğan’ın isteğiyle toplu fotoğraflarını bile çekip yayımlayıverdim CHP’lilerin. İlginç olan foto karesine giren bazılarının gülümseyebildikleriydi. Hiç görmemiştim güldüklerini de.
Karenin içine girdiklerine mi?
CHP’nin delege seçimleriyle ilgili bir gerçeği daha belirtmek görevim.
İnanın CHP’liler birbirlerine demokrat değil.
Bir parti düşünebiliyor musunuz ki, partilisinden üye listesini saklıyor ve seçim saatlerini net açıklamıyor.
Hayret!
Birbirlerinden liste ve seçim saati kaçıran partide tabi ki sevgi yeşermez.
AKP 13 yıl sonra tek başına iktidar olmuş, önümüzde belki başkanlık seçimi var ve bir türlü topluma umut aşılamayan partide, partililer birbirlerine karşı demokrat davranmıyorlar?
Alın ise bir örnek.
Ha bu demek değil ki, dün demokrattı da bugün değil.
Hayır!
Tarihin tekerrürüdür bu durum.
Yazık.
Oysa Türkiye’nin çimentosudur CHP.
Altı ilkesinden biri halkçılıktır.
Halkçı olmak ve halk ile bütünleşmek için daha ne bekleniyor?
Son sözüm şudur ki; bu kafa ve bu bakış açışı ile CHP iktidarı rüyasında bile göremez. Anlayış tepeden tırnağa değişmeli ve sevgi çiçekleri yeniden yeşertilmeli ki CHP toplumun tüm katmanları ile bütünleşerek umut olsun umut.