Şimdilerde DSP’nin iktidar ittifakı içinde olmasından dolayı, “Ecevit’in DSP’si” diye yorumlar yapıyorlar.

Oysa, o köprülerin altından çok sular aktı.

O suların ilki Rahşan Ecevit’in DSP’den istifa edip “Demokratik Sol Halk Partisi”ni kurmasıdır.

Ecevitlerin DSP ile yollarını ayırdığını unutanlar ya da bilmeyenler hemen sallıyorlar.

İyi de, bu sallama ayıp!

Haksızlık.

Tarihe saygısızlık.

Ecevitlerin DSP’si ile bugünkü DSP arasında yüzde bir milyon fark var.

Her açıdan.

Siz bakmayın kadrolarında eski DSP’li olmalarına.

2002 yılına bir gittiğimizde, Ecevitlerin il, ilçe başkanı , belediye başkanı, milletvekili ve bakan yaptığı nicelerinin  DSP’yi bölme operasyonunda Bülent Ecevit hasta yatağında yatarken nasıl  istifa ettiklerini unutmayalım.

Hüsamettin Özkan, İsmail Cem ve Kemal  Derviş troykasını bir daha düşünelim.

Hah işte o olay!

Ecevit’in ABD’nin IRAK’a saldırması için vatan toprağını kullandırmaması nedeniyle gerçekleşen dış güdümlü ve yerli işbirlikçileri olan DSP’liler bugünün hazırlayıcısıdır.

74’ler diye bugünkü DSP’nin iktidar ittifakının içinde olmasını eleştirenlerin arasında, bugünün sorumluları olduğuna dikkatinizi çekerim.

Onlar, 57. Hükümeti Ecevitleri bırakıp giderek, vefasızlığın en kralını yaptılar.

Bu konuyu niye hatırlattım?

Sebebi şu: adam satan her zaman satar.

Bunlara dönek derler.

Siz bakmayın bugün öyle solcu ayaklarına yatmalarına.

Onlar ne engerek ne çiyanlardır.

Onlar!

Nokta!

**

Ecevit’ten söz etmişken sizlere bir “12 yıl saklı tutulan ‘Veda’Sohbetleri”  kitabından bir alıntı paylaşmak isterim:

Bülent Ecevit: Ben hep Atatürk’ü örnek aldım. O olsa ne yapardı, diye düşünüp karar verdim. Yüzde 10 olasılık dahi görsem, olayların üzerine gittim.  Ancak karar vermeden önce  iyice tetkik ettim. Konunun uzmanlarıyla görüştükten sonra  harekete geçtim.

Atatürk, Stalin, Hitler, Mussolini, Franco kıyaslaması…

Atatürk’ anlatırken, onu döneminin dünya liderleriyle “üniforma” üzerinden karşılaştırdı.

Bülent Ecevit: Atatürk döneminde Almanya’da Hitler, İtalya’da Mussolini, İspanya’da Franco, Rusya’da Stalin vardı. Hitler asker değildi. Mussolini askerlikten kaçmak için ülkesini terk etmiş, uzun süre Lozan’da bulunduktan sonra er olarak askerlik yapmıştı. Stalin ise başçavuştu. O dönemde büyük zaferler kazanmış gerçek asker sadece Mustafa Kemal’di. Asker olmayan diktatörlerin hepsi askeri üniforma kullanırken, Mustafa Kemal “mareşal” üniformasını çıkarıp parlamenter sisteme hayat kazandırdı. Bu Atatürk ile dönemin diğer liderleri arasındaki en büyük farkı gösteriyor. Atatürk cepheden gelip  sivil bir rejimi, bir demokrasiyi kuruyor. Savaşmaktan çok diplomasiye önem veriyor. Bu onun ne müthiş bir devlet adamı olduğunu gösteriyor.

KAYNAK: Mehmet Çetingüleç “Ecevit’in Anıları” Sayfa 54-55