Canlı bomba ise hep aramızda.
Derken uçaklar göründü uzaktan.
Bommmm!
Dağlar taşlar dövülürken, kan akıyor dört bir yandan.
O ölüyor, öteki yaralanıyor, beriki ise ağlıyor.
Toplumsal bir vahşet sarınca dört bir yanı güneş de ışık vermiyor.
Oysa tatil yöreleri sıcak.
Kumsal altın gibi.
Deniz ise alıp götürüyor koynuna girenleri.
Yeşiller oynaşırken maviyle, kırmızı renkler çoğalıyor uzakta.
Orada.
Orası dediğim şurası.
Ortadoğu ya.
Bundan dolayı orası.
Çünkü.
Orası hep kan.
Hep ölüm.
Ölen ile öldürenin din kardeşi olduğunun iddia edildiği bölge.
Kelleli.
Palalı.
Ezanlı.
Minareli orası.
Orası hepimiz gibi.
Biz.
Biz ya be bölgenin adamlarıyız.
Ne de çok öfkeliyiz be.
Ne kadar çok ölümü seviyoruz be.
Kan ile besleniyoruz be.
İçiyoruz cihat şerbetini ayrımsız doğruyoruz be.
Gece demeden gündüz demeden katlediyoruz be.
Oranın uşağıyız be.
Ötekinin paralı askeriyiz be.
Kürtçülük için basıyoruz tetiğe be.
Ekmeğini yediğimiz ülkeye hainlik yaparak be.
İhaneti alışkanlık yaparak be.
Gençleri zehirleyerek be.
Ne kadar kin, nefret doluluğumuzla intikam alıyoruz be.
İşte biz bu kadar salağız be.
Yanıyor dünya.
Dünyanın da bizimkileri yanıyor.
Oradan buradan yanıyor.
Şu nedenle bu nedenle yanıyor.
Yandıkça, analar-babalar oğulsuz, kadınlar kocasız, nişanlılar da sevdasız kalıyor be.
Bu kadar yetmez be.
Öldür.
Öldürdükçe vahşileş.
Canavarlar.
Yaşamı kırmızıya boya.
Diğer renkler çil çil yeşil dolar, avrolarla sevişsinler.
Yesinler.
İşçinler.
Sizleri, pardon bizlerin tiyatrosunu seyir ederek göbeciklerini hoplatsınlar.
Hop hop diyerek.
Hop !
**
karardı yine hava ülkemin üstüne/ zifiri kesti ortalık/kara mı kara herşey/ bir ışık görsem/sarı olsa güneş gibi/ koşsam peşinden/ koşsak koşabilsek özgürce/ özgürlüğe bir tutam tutunarak (e.bektaş-27-7-2015/11.57)