Meslektaşım Ali Suat Eser’den bir çağrı var.

Çağrının amacı; un, su ve şekerin hazır olduğu…

Amma, bunca malzemenin hazır olmasın rağmen…

Helvayı yapacak ustanın olmamasına karşın kalıcı çözüm üretebilme çağrısı.

 

Aranıyor!

O kadar  çok büyük arayış var ki, bu arayışı yerine getirebilecek eli iş tutan, gözü ve fikri çözüm üretebilen, vizyon sahibi, katılımcı, demokrat, saydamlığa önem veren yok.

Türleri mi bitti?

Köklerine kıran mı girdi?

 

Suat Bey diyor ki:

“O halde helva ustası kursu açılsın.”

İyi fikir.

Bu teklifin muhatabına baktığımızda,

Devletin ilgili birimleri geliyor ilk akla.

Sonra meslek odaları.

Daha sonra, demokratik kitle örgütleri.

Başka?

Duayen dediklerimiz.

 

Beceriksizliklerine kırk dereden kovayla su taşıyarak kılıf aramaya kalkanlardan geçilmiyor ortalıkta.

Önce “olu-molu a evlatcum telaşe yok” ile sallamalar.

“Şöyle böyle olu” ile tav çekmeler.

Helvacıya sağdan soldan talepler artmaya gelmeye başlayınca da;

Vıdı vıdı.

Yapamıyoruz.

Olmuyor.

Engel var.

Sonra bakarız.

 

Eskiler bilir her kentte irili ufaklı lokum üreticileri vardı. Bu üretimhanelerde, şekerler, lokumlar helvalar yapılır ve taze taze müşterilere sunulurdu.

O  renkli şekerler, lokumlar, helvalar vitrinleri nasıl da güzel süslerdi.

Katkı maddeleri bile organikti.

Ya şimdi?

Her şey  çakma.

Çaktırma.

O eski saf temizlik kayboldu gitti.

Böylelikle ustaları da tarihe karıştı.

Şimdi:

Su bol.

Şeker bol.

Un bol.

Amma !

Helva ustası yok!

 

Yok mu helvacı kursu açıp da eğitim verecek bir baba veya ana yiğit?

Yok mu?