Yerel basınının bir iki gazetesi, bir iki gazetecisi ilgi gösterip haber yapmasa ne bileceğiz ne duyacağız.

Ortada büyük bir vurdumduymazlık, büyük bir ilgisizlik var.

Birileri.

Kasabanın, kasabalının hakkını yiyorlar, geleceğini zora sokuyorlar.

Böyle giderse çöpleri toplanamayacak,

Yolları yapılamayacak,

Musluklarından suları akmayacak diyor.

Neden’ ini, niçin’ ini, alt alta üst üste, sıralıyor.

Kimse.

Bana mısın demiyor, meraklanıp sormuyor.

..............................

Ortada büyük bir umursamazlık var, büyük bir bana ne’cilik var!

Kasabalıya.

Havamıza, suyumuza, toprağımıza, denizimize, velhasıl kasabamıza haliyle sana da bana da zarar veriliyor diyorlar.

Mesele ile ilgilenen, meraklanıp ne oluyor ne gidiyor diye araştıran ortak derde alaka gösterip,

Kardeşin bize kim zarar veriyor, kim bizim yaşamımızı zora sokuyor? diyerek merak edenlerin, sorup soruşturanların sayısı.

Sandallarıyla palamut’a çıkan üç beş oltacının, bir elin parmağını geçmeyen zokacı’nın, iskele camisinin önünde karşılaşıp bilmem ne takımının maç sonucunu tartışanların sayısına dahi ulaşamıyor.

..........................

Emek veriyorlar, araştırıyorlar uzun zamandır da haykırıyorlar.

Seslerini duyurmakta zorlanıyor olmalılar ki, yeni bir karar almışlar.

Kasabanın eski fabrikasının, kasabaya verdiği acımasız sınırsız seviyesiz kontrolsüz, zararı ziyanı kasabalıya anlatmak için her hafta sonu cumartesi günü sahilde toplanacaklarını ilan etmişler.

Kasabanın eski fabrikasının bacalarından, stok sahalarından saldığı kirli paslı zehir yüklü dumanlar kasabanın üzerinde köşe kapmaca oynuyor, tur atıyor.

Kasabada hastalıklar çoğaldı, yakında dahada çoğalacak.

Tarlada ürünümüz denizde balığımız azaldı deyip, devletin belgelerini raporlarını tutanaklarını ortaya koyuyorlar.

Bu ayaküstü kısa süreli toplantılara bile ilgi gösterenlerin sayısı ne hastanelerde doktor kapısında sıra bekleyen hastaların, ne de iki adım ötedeki parkın banklarında vakit öldürenlerin sayısına ulaşabiliyor.

Ahali, bu toplantılara ilgi göstermiyor, açıklamaların yapıldığı yere dahi gelmiyor, burada ne oluyor ne bitiyor, renkli yeleklerini giymiş bu kişiler ne diyorlar ne anlatıyorlar diye merak etmiyor.

................................

Ortada büyük bir yanlışlık, sanki biraz da eksiklik var.

Kasaba sevdalıları, oturdukları yerden kalkmadan! endişeleniyor bu durum böyle devam ederse, herşeyi de çok çabuk tüketen toplumsal alışkanlığımızla.

Bu çabalar, yakın bir zamanda, dış seslerin daha da çok yükselmesiyle.

Bak yine burada toplanmışlar ya da burada toplanıp konuşmaktan bıkmadılar veya burada toplanıp kendileri söylüyorlar kendileri dinliyorlar rutinine ulaşabilir.

Kasabanın karanlık geleceğini engellemek için çabalayan, emek verip gayret gösteren bir avuç insanın yaptıkları ile ilgilenmeyen,

Hiçbir işi gücü olmayıp, henüz bir motosiklet kazasına da uğramamış kasabalı, bu toplantılar yapılırken nerede ne yapıyor? vaktini nasıl harcıyor derseniz?

Kasaba ahalisini

Zaman zaman oturacak yer dahi bulamayacağınız Çınar Altındaki kafelerde kahvelerde akşamı beklerken,

Karşıdan gelene çarpmamak için çok dikkat etmeniz gereken sahil yolunda yürürken,

Kasabanın çatısına çıkıp (Kaletepe) fabrikanın saldığı sarı kahverengi gri zehir yüklü dumanları ilgisizce izlerken,

Olmadı Akkuyu ’daki sanat etkinliklerinin, el sanatları tezgahlarının önünde turlarken,

Bulabilirsiniz!

Amaç çok açık haliyle ortada durduğuna göre.

Umursamadığı! Öğrenmek için kılını dahi kıpırdatmadığı! Kendi dertlerini!

Bir yerlerde, bir şekilde, uyarına da getirip bir de öyle mi anlatsak?

Nuri Öztürk / SAPANCA