Hepsine yazıyorum.

Gerçekten de, Merhum Başbakanlarımızdan Bülent Ecevit’e sataşan ve kendilerine solcu (!) diyen herkese durduk yerde yanıt veriyorum.

Bedri Baykam yaptı bu işi.

Ecevit’e “Fettullahçı” diye dil uzattı, o dilinin sivri, haksız, yanlış ve iftira olduğunu görüşlerimi bildirerek yazdım.

Ey Bedri Baykam, büyük sanatçısındır, büyük Fenerbahçelisindir (benim gibi), büyük solcu olursun da…

Ama Bülent Ecevit ve O’nun düşüncesini savunanlar için Feto suçlama getirmeyeceksin!

Ecevit’e böyle bir ima ayıptır.

Saygısızlıktır!

Ha derseniz ki, Ecevit’in çantacısı bu oyunların içindeydi, O’nu aldattı kabul edilebilir.

Kim/kimler aldatılmıyor ki?

Ancak, Bülent Bey söz konusu olunca…

Cısss!

Orada dur Kandıralı!

*

Emin Çölaşan da öyle.

Bir kitap yazmıştı yıllar önce.

Adı da “Turgut Nereye Koşuyor?” idi.

Çok sattı.

Çok çok çok paralar kazandınız.

Helal olsun.

Emeğiniz var, hakkınız var alacaksınız karşılığını.

Yalnız gün gelip de, Ecevit ABD emperyalizmine direnip “Irak’ı toprak bütünlüğünden yanayım” diye bağırırken, her insanın hastalanma hakkı çerçevesinde iken hastanede yattığında, “Rahşan Hanım tırnaklarını kesmiyor” diye yazıp hangi değirmene su taşıdınız?

Neydi amaç?

Ecevit gitsin!

E… kim gelsin?

Troyka!

Hey gidi günler hey!

Çölaşan’a da yazdım bir haberinin altına.

Tabi ki saygı çizgisini aşmadan.

Çünkü biz, Ecevit’in nezaket kültüründen geliyoruz.

*

Şimdi size bir sır vereyim mi? O yıllarda ben Uğur Mumcu’ya da yazdım.

Mumcu’nun, DSP’nin kuruluşunda Ecevit’i “Bir bölen” olarak suçlayan yazısına ben de mektup gönderdim.

Dedim ki, “Sizinle her platformda bu konuyu tartışırım.”

Kabul etseydi de tartışırdım.

Mumcu’ya yeterdim.

Ecevit’in neden DSP’yi kurmak zorunda kaldığını ayrıntıları ile anlatırdım.

Bugün de öyle.

*

Ecevit’in “Benim iki gücüm vardır halk ve hak” sözünü anlayanlar bilir.

Ecevit’in halkçılığı 1938 yılında yaşama veda ederek yüreklerimizde yaşayan/ yaşamaya da sonsuzluğa kadar devam edecek olan Eşsiz Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün halkçılığıdır.

O halkçılıkta, seçkincilik yoktur.

Merkezi Şikago olan bilmem ne kuruluşlarının üyeliği yoktur.

Ötekileştirme hiç yoktur.

Sevgi vardır.

Anlamak vardır.

İçtenlikle bir olmak vardır.

Bu nedenle, Ecevit’e dil uzatma hastalığında olanlara; O’nun bıraktığı ak güvercinli resmi organın rayından çıkıp başkanından kurultay delegeleri ve örgütlerine kadar tümünü de ret ederek, “halkçı olmak için önce insan olmanız gerekir” demek istiyorum.

Önce insan!

Not: Bülent Ecevit ve Eşi Rahşan Ecevit, ülkemizi gerçek anlamda demokratik sol çizgide bir sisteme oturtmak için çok mücadele ettiler. Onların bu hayatlarını ortaya koyarak verdikleri onurlu mücadelelerini unutmama heyecanımı lütfen saygı ile karşılayınız. Çok yazıp söyledim de bu gecenin yarısında yine aklıma geldi. Alaaddin’in Cin’i çıkıp da “Benden ailenin dışında üç şey ne istersin?” dese teker teker sıralarım. 1- Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 2- Bülent Ecevit ve 3-Neşet Ertaş’ın yaşama dönmesi. Bu kadar açık ve net.