Kıtlık yılları denilen kırk ’lı yıllar geçilmiş, elli ’li yıllar yaşanmaya başlanmıştı. Şirin kasabanın mahallelerinde evlerin az, bağın bahçenin çok olduğu zamanlardı.
Fındıkların budandığına göre aylardan Ekim veya Kasım olabilir. Budanan fındık dallarının içinden en sevdikleri oyun, çelik çomak için güzel bir fındık dalı seçtiler. Çok da güzel bir çelik çomak yaptılar.
Tam oynamaya başlayacaklardı ki komşularının kızı, mahalle arkadaşları bende oynayacağım diye tutturdu. Sen oynayamazsın, çeliği tutamazsın demelerine kalmadı, hırkasını sırtından çıkartıp kollarını da önden tersten giyip atılan çeliği yakalama pozisyona geçmişti bile.
İlk vuruşta korktukları oldu. Çelik, kızın tam gözünün üstüne denk geldi, iki arkadaşın korkudan sabaha kadar gözlerine uyku girmedi.
Dışkale sokağı, kasabanın birkaç mahallesinden Murtaza mahallesinin en önemli sokağıydı. Kasabanın en yüksek yerindeki tarihi kale kalıntılarına çıkılan tek sokaktı.
Kasabanın tepesindeki kale kalıntılarını üçgenin en tepesi kabul edip, bir tarafını Zungur mahallesinin dış çeperlerinden kız kapısı taraflarına, diğer tarafını Kestaneci köyünden gelerek, Fatiha bayırıyla birleşen yolu da izleyerek hamam üstüne kadar da indirirseniz, tarihi kasabanın çarşı düzlüğünden yani denizden kaleye kadar olan sur içi sınırlarını çizmiş olursunuz.
Her iki hattın dış tarafları, iç taraflarından dik yamaçlarla ayrılır, büyük farklılıklar gösterir.
Kasaba, düz alanı oldukça sınırlı, inişli çıkışlı tipik bir Karadeniz kıyı yerleşim yeridir. Çarşısı mahallelerine göre kıyıya en yakın, en düzlük yerde kurulmuştur.
Mahallelerden, çarşıya giderken inilir, evlere gelirken çıkılır.
Sabah açılan, akşam kapanan işyerlerinden sonra, çarşı sessiz sakin kimsesiz kalırdı. Akşamın çökmesi ile birlikte çarşı ahalisi mahallelerdeki evlerine çekilirdi.
Hamamüstü camisinin arka tarafındaki Hamamüstü çeşmesinin yanından yukarıya doğru çıkan dik yokuş, Kestaneci Köyüne kadar gider. Köylü çarşıya gidip gelmek için bu yolu, Bozhane veya liman tarafına gitmek için Zungur tarafındaki yolu kullanırdı.
Hamam üstü çeşmesinden yukarıya doğru tırmanmaya başlayınca karşılıklı üç beş ev dışında yokuşun yarı yolu sayılabilecek Kurtlu Çeşme’ye kadar etrafta pek ev yoktu.
Kurtlu çeşmenin sağ üst tarafında bahçe içindeki Gütte Paşanın ve az yukarıdaki Ak Hafızların evini geçtiğinizde yokuşun zirvesine ulaşırdınız.
Buraya ulaşan Mahalleli ’nin kasabanın mezarlığına dönerek bir fatiha okumak istemesindeki asıl amaç, çaktırmadan biraz soluklanmak içindir dersek, günaha falan girmiş olmayız.
Buradaki Dış Çeşme ve iki adım üstündeki sokağın isimlerine bakınca, buraların evvel emirde bir yerlerin dışında kalmış olmalarından sebep bu isimleri aldıkları çok açıktır.
Dikkat ederseniz hamam üstünden başlayarak kısa bir mesafede üç tane çeşmeden söz ettik, o zamanlarda kasabada suyu içilebilen birçok çeşme vardı.
Madem biraz soluklandık şimdi son bir gayretle sola dönüp az biraz daha tırmanıp, kasabanın en eski mahallelerinden Murtaza Mahallesinin, Dışkale sokağına girebiliriz.
Dışkale Sokağı’ndaki evlerin birçok ortak özelliği vardı. Lakaplarıyla anılan ve tanınan ailelerin evlerinde tek bir kiracı yoktu. Aile büyükleri sahibi oldukları evlerinde evlatlarıyla, gelinleriyle, damatlarıyla torunlarıyla birlikte kalabalık bir halde yaşarlardı.
Evler ahşap, yarı kâgir ve bahçeliydi. Evlerin üst katları yatak odalarına ayrılırdı. Evlere genelde sokağa açılan bahçe kapılarından girilir, bahçeler geçildikten sonra evlerin giriş kapılarına ulaşılırdı.
Sokak sizi Kaneri ağzındaki dükkanlarında öncesinde terzilik sonrasında tuhafiyecilik yapan Mahallelinin de Tekerek’ler lakabıyla bildiği Ahmet ve Adnan Pestilci kardeşlerin baba evleriyle ile akrabalık bağlarının da olduğunu sandığım karşısındaki Çolakların evi yani Yaşar Çelebinin evi ile karşılar.
Sokağa girerken önemli bir hatırlatma yapmalıyız. Sokağın sağ tarafında kalan evlerle sol tarafında yani deniz tarafında kalan evlerin çok belirgin coğrafi farklılıkları vardır.
Tekerek ’lerin evi denize bakarken, Çolakların evi hem denize hemde Kestaneci, Aktaş, Pences, Abalı köylerine bakan sağ tarafta kalırdı. Sokağın sağ tarafındaki evler, arkalarında dik yamaçların olduğu tepelerin üzerine kurulmuştur.
Sokağın aşağıdan yukarıya doğru uzanan sağ tarafının bazı yerlerinde, surlara veya gözetleme kulelerine benzer kalıntılar vardı.
Çolakların evi ile yanındaki Dadaylıların bahçe içindeki küçük evlerinin karşısında Bayraktar’ların diğer adıyla Pençes ’li Meleğin eviyle Kürkük’lerin evi vardı. Aralarındaki dar sokaktan Cizalı Mahallesine oradan da Kaneri ağzına inilirdi.
Çarşıda başlayan dik yokuş sokağın burasından sonra biraz düzleşir. Hatta çocukların top oynayabileceği hale gelir.
Caciler ile Çaştaban’ların evleri karşılıklıydı
Caciler kasabanın sevilen delilerinden Deli Selimin baba eviydi. Ahşap iki katlı büyük bir evdi. Dışkale sokağının tek çıkmaz sokağı da buradaydı.
Çıkmaz sokakta birbirine bitişik iki evin sahiplerinin soy isimlerinin Çam olmasından sebep mahalleli buraya Çamların arası derdi. Ara sokağın solundaki ev Yavuz, Cengiz ve Nergis Çam kardeşlerin baba evi, bitişiğindeki ev çarşı esnaflarından Terzi Hacı olarak bilinen Tacettin Çam’ın baba evi, mahalle çocuklarının ise akcannesi ’nin eviydi.
Yavuz Çam gerçek bir zanaatkardı, çıkrıkçılık yapardı. Ahşap torna tezgahında yaptıklarına herkes hayran kalırdı.
Çaştabanlar’la Terzilerin evleri yan yanaydı.
Dışkale sokak sakinlerinden Çaştabanlar, kasabanın varlıklı ailelerindendi. Ailenin üç erkek evladı, üç kız kardeşle evlenmiş, erkek kardeşler bacanak, kız kardeşler görümce olmuşlardı. Çocukların amcaları enişte, teyzeleri yenge olmuştu. Ortanca erkek kardeş Muzaffer erken zamanda İstanbul’a yerleşmiş, küçük kardeş Fikri ile abisi Raif Çaştaban eşleri ve üçer çocuklarıyla birlikte bu evde yaşıyorlardı.
Çaştaban’ların evinin yanında Terzilerin iki katlı ahşap evi, Karşılarında da Molla Halil ’lerin mahallelinin deyimiyle Molhali’lerin bahçe içinde, belki de o zamanlardaki mahallenin en büyük evi vardı. Evde kimse yaşamıyordu. Aile Vilayete taşınmıştı, o günün şartlarına göre epeyce büyük hacimli ticari işlerle uğraştıkları söylenirdi.
Mahalle camisinin Hafız’ı Emin dede ile hanımı Zehra annenin aile lakapları Terziler idi. İki erkek bir kız evlat sahibiydiler.
Dışkale Sokak, Murtaza mahallesinin mescitten biraz daha hallice camisinin sağından ve solundan ikiye ayrılır Sokak soluna camiyi sağına da mahallenin çeşmesini alarak tekrar yukarıya doğru dikleşerek devam eder.
Cami’nin solundan Akarca mahallesinin üstünden, denize de paralel giden, araçların da geçebildiği yolun başında, Ülker ve Davut kardeşlerin baba evi, yanında Kepezli Şerif’in evi, onun yanında da erken yaşta yaşama veda eden Birol ve Birsen Karadeniz kardeşlerin baba evi yani Kör İbrahim’in evi vardı.
Yukarıya doğru dikleşerek devam eden Dışkale sokak camiden sonra iyice daralır, değil arabaların yan yana üç kişinin bile yürüyemeyeceği hale gelir, üç beş ev sonra, her tarafı bahçelerle kaplı patika bir yola dönerdi.
Caminin karşısında mahallenin çeşmesi ile Ferdane ’lerin iki katlı bahçe içindeki yarı kagir evlerinin bahçe kapısı vardı.
Burası zamanında kasabanın önemli futbolcularından, sonrasında mobilya ustalarından daha sonra fabrikaya işçi taşına servisi işini yapan Ziyaettin Cıbır ile Kardeşi Zeki Cıbır’ın baba eviydi. Ziyaettin Cıbır Dondurmacı Hayrettin’in damadı olurdu, Berber Seyfi’nin eniştesi, Kutsal Kıvrak’ ın halasının eşiydi.
Evin sokak kapısının iç tarafında Mahallelinin ortaklaşa kullandığı taştan oyulmuş büyükçe bir dibek taşı vardı.
Camiye bitişik yandaki küçük ev Hafız Emin dedenin damadı, Prof. Dr. Feridun Dikeç’in babası Kandilli ’nin atölye ustalarından Ahmet Dikeç’in eviydi. Ahmet usta ile abisi Terzi İbrahim çoluk çocuk bu evde birlikte otururlardı.
Yörük Halil’in küçük evi ile Ferdanelerin evinin arasında da kale suru ’na veya kule benzeri bir kalıntı vardı. Mahalleli buraya kale derdi.
Yörük Halil üç kız bir erkek evlat sahibiydi. Erkek çocuğu Kandilli ’de marangozhanede çalışırdı. Camcı Bedri olarak tanınır, kısacık boyuyla pencerelere cam takardı.
Karşılarındaki altlı üstlü büyük bahçeli evlerden alttaki ev Baki Efendinin yani Bagilerin üst taraftaki ev Maremlerin eviydi.
Baki Efendi kasabanın yerlisiydi uzun çarşının saygın esnaflarındandı. Dört kız evlat sahibiydi. Belediye meclisinde de görev alırdı. Savaş zamanında esir düşmüş, yedi yıl sonra memleketine dönebilmişti. Zora düşen komşusunun kendisine satmak istediği evini “yakışık almaz” diyerek çarşıdan esnaf arkadaşı Muharrem (Erkara) Ustaya teklif edilmesine aracılık etmiş, ev sahibi olmak yerine komşu sahibi olmayı tercih etmişti.
Muharrem Usta ve eşi Zelvet Hanım’ın iki erkek bir kız çocuğu vardı. Yemeniciler çarşısında öncelerde Han sonrasında Otel işletmeciliği yapmıştı, esas işi kunduracılık, yemenicilikti. Evde iki erkek evlat, iki gelin, çoluk çocuk birlikte yaşarlardı. Muharrem usta evden çarşıya atıyla gidip gelirdi.
Ferdanelerin bahçesindeki dibek taşı gibi Maremlerin bahçesindeki fırını da mahalleli ortak kullanırdı.
İki erkek bir kız çocuğu sahibi Jandarma Mürvet’in evi büyük bir evdi. Büyük oğlu Ziya Akkan uzun çarşıda Kör Muharrem’in karşısındaki dükkanında önce terzilik sonrasında kasabanın belki de ilk erkek konfeksiyon mağazasını açan esnafıydı. Kasabanın sevilen gençlerinden erken yaşta yaşama veda eden Appilim’in dayısı olurdu.
Jandarma Mürvet’in karşısındaki bahçe içindeki ev kasabalının çok iyi tanıdığı Ebamüslümler’ in eviydi.
Ebamüslüm’lerin Cafer, kolunda atmacasıyla gezerken, Muzaffer çoğu zaman sarhoş dolaşır mahallenin bıçkın kabadayısı ve koruyucu abiliği rolünden de vazgeçmezdi. Refik kendi halinde EKİ de terzilik yapardı.
Deli Turgut’un babası Foto Nazmi’nin evi sırtını neredeyse bir kale veya sur benzeri bir kalıntıya yaslamıştı.
Mahallenin yukarı çeşmesinin önüne geldiğimizde patika yol burada dörde ayrılırdı.
Sağ taraftan, kestaneci köyünden gelip çarşıya gidilen yola inilirken, İki insanın yanyana yürüyemediği sola giden patika yol Zungur tarafına Manav Nazımın, Dostum Meleğin, Yenimahalle’nin ilk bakkallarından Bakkal Ertok’un baba evlerinin olduğu tarafa giderdi.
Kaleye az bir mesafenin kaldığı dik patika yolda, bir iki ufak evin yanında oldukça büyük olan ev Dondurmacı Hayrettin’in eviydi. Geniş bahçesinde bir kar kuyusu vardı. Kışın yağan kar bu kuyuda doldurulur, sıkılaştırılır, kuyunun üstü eğrelti otlarıyla iyice örtülür, yazın dondurma, şıra, limonata satılan dükkâna taşınır orda kullanılırdı.
Sokağın Kaleye en yakın, en son evi, Tepe Örenlilerin veya Kalaycılar diye bilinen, kasabaya “a benin sömsöm yârim” türküsünü kazandıran Kalaycı Mehmet’in baba eviydi.
O zamanlarda Mahallenin efendileri akşam ezanına doğru çarşıdaki işlerini bitirip, mahallenin sokağına girdiklerinde omuzlarındaki aile reisliği apoletlerini çıkartırlardı.
O apoletler Dışkale sokağı sakinlerinin, dirliğini düzenini huzur içinde birlikte sevgi ve saygıyla yaşamlarını sürdürmelerini sağlayan Bagiler ’den Ömür Ayşe Hanım, Terzilerden Zehra Anne, Çamlardan Akça Anne veya Maremlerden Zelvet Hanım, Çaştabanlardan Makbule Hanım gibi mahallenin kanaat önderi kadınlarının omuzlarına takılırdı.
Dışkale sokağında o günlerden bu günlere hala evinde oturan, yaşamını bu sokakta sürdüren birkaç mahalleli dışında kimse kalmadı. Yaşama veda edenlerin dışında kalanlar, evlerini arsalarını müteahhitlere verip başka yerlere taşındılar.
Değil arabaların, iki üç kişinin yanyana yürüyemediği patika yollarda, kışın kar yağdığında büyük büyük öğrenci servislerinin, halk otobüslerinin işleyişinin aksamaması için artık kar küreme araçları, iş makinaları çalışıyor.
Sokaktan geçen az sayıdaki insanın tanındığı, bahçelerin içinde kapılarının da kilitlenmeden yaşandığı evlerden, kameralı sensörlü çelik kapılı apartmanlara geçildi.
İster hayat şartları, sanayileşme, gelişme, büyüme, şehirleşme deyin, isterseniz karşı konulamaz değişim, paranın gücü deyin.
Her ne derseniz deyin, her söylenende bir haklılık payı mutlaka olacaktır.
Zamanın Dışkale sokağı şimdilerde dışarıdan içeriye girmiş olmalı ki adı Kale sokak olmuş, yetmemiş sokağın bir tarafı Murtaza Mahallesine bir tarafı da Kirmanlı mahallesine verilmiş.
Dışkale sokağı kasabanın çok eski tarihi bir sokağı, bundan sebep olmalı ki mevcut yerel yönetim de toplu ulaşım ve çöp toplama işi dışında sokağın hiçbir ihtiyacının olmayacağına inanmış tarihi sokağı unutmuş gitmiş.
Nuri Öztürk /Sapanca