Kandillililer Derneğinin Başkanı Korhan Us Ankaradan gelirken Devrekli Yazar Metin Kösenin 'Göl Dağı' kitabını getirmiş hediye olarak.
Metin Köse maden ocaklarında zorla çalıştırılan Zonguldaklıların mükellefiyet dönemini kaleme almış bu belgesel romanında.
İsmet İnönü döneminde çıkarılan Milli Koruma Kanununun Zonguldaklıları nasıl da köle gibi çalıştırıldığını okurken, insanın içi cız ediyor.
Dedelerimiz ne büyük işkencelerden geçirilmiş mükellefiyette.
Ya öleceksin ya öleceksin tek kural.
Çalışmamak diye bir durumun asla söz konusu değil.
Jandarma dipçiği tepende.
İstersen birkaçıver ocaktan da gör ailenin başına nelerin geldiğini. Ananı alır jandarma, karını alır jandarma, kucağında bebeği olan kadını alır jandarma ve karakolda rehin tutar ki sen ortaya çıkıp da teslim oluncaya dek.
Ciğerlerin kan tükürse de çalışacaksın.
İşçi sağlığı iş güvenliği de neymiş ki?
Doktorlar 'çalışamaz' raporu bile veremiyor korkudan.
Öylesine bir acı dönem mükellefiyet.
Devrekli yazar Metin Köse, Devrekli Şair Rüştü Onurun da yaşamını anlatmış Göl Dağı kitabında. Onur, aşık olduğu roman kızı Mediha ile birlikte Heybeliadadaki verem tedavisi olurken, ailesinin karşı çıkmasına rağmen evleniyor sevdiceği ile İstanbulda.
Ama
yaşama tutunmak zor hem Rüştü Onur hem de eşi Mediha için.
1942 de, 9 ay ara ile uzanıveriyorlar sonsuzluğa vereme teslim olarak.
Onurun son yazdığı şiir de yer almış Göl Dağında:
Payıma düşen toprak parçası / Senin de payına düşer / Ayrılık gayrılık yok / Ölüm nefesinde nasıl olsa / Amma henüz vakit erken / Daha dün / Karşı apartmanın balkonunda / Dur bakalım hele / Ben salata satayım / Şair leyla Sokağında / Sen gene koş / Bez fabrikasındaki / Tezgahın başına / Ölüm içimde / Ölüm dışında / Ölüm talihsiz aşımda / Ölüm kuru başımda / Teselli benim gözyaşlarımda.
Yılmaz Erdoğanın senaryosunu yazıp yönettiği 'Kelebeğin rüyası' filminin ana temasında Rüştü Onurun yaşamının anlatıldığı belirtiliyor.
Zonguldak ve kömür.
Zonguldak ve madenci.
Zonguldak ve şair.
Ve mükellefiyet.
Filmi merakla bekleyenlerden biriyim ben de.
Bakalım Göl Dağı nasıl yansıyacak beyaz perdeye?
* Sayfa 154: ' Belki de, şehrin adı Tepeşehir olmalıydı, ancak 1867 Dilaver Paşa Nizamnamesiyle uygulanan ilk maden mükellefiyeti sürecince, gemilerden bakıldığında en yüksekte görünen Göldağına-ki Amelebirliği tepesinden daha iç kesimlerdeydi - İngilizler Göldağı Bölgesi anlamında Zonegöldak demesiydi, ya da Osmanlının zorla getirip ocaklarda çalıştırdığı madenci köylüler bilmeden bu ismi diline dolamasaydı, şehir mutlaka Tepeşehir olurdu .'