İçinde yalnızca görkemli bir tarih, eşi bulunmaz doğa güzellikleri barındıran bir kent değildir İstanbul. Günümüzde unutturulmaya, yok etmeye çalışılsa da her ırk ve her dinden sakinlerinin yarattığı bir büyük kültürün de adıdır. Özgün kişilikleri, yaşam tarzları, yaşam felsefeleri ve nükteleri ile İstanbul yaşamına renk katan Sakallı Celal ve Neyzen Tevfik Kolaylı da 50li 60lı yıllarda tükenmeye yüz tutan bu kültürün son örnekleri arasında sayılabilirler. İkisini de en azından görme fırsatı bulduğum için şanslı sayarım kendimi. Bu ünün yazımda Neyzenden söz açmak istiyorum.28 Ocak Neyzen Tevfikin 60. ölüm yıldönümüydü. Kültür değerlerimizin gün geçtikçe hızla erozyona uğradığı yeni insanlık(!) düzenimizde Neyzen Tevfik de İstanbulun geçmişte kalan tüm güzellikleri gibi tarih oldu. 2008yılında kaleme aldığım bir yazıyla Neyzen Tevfiki bir kez daha anmak, okurla buluşturmak istedim. Değerli araştırmacı Alpay Kabacalının Özgür Yayınlarından çıkmış Neyzen Tevfik çalışmasından da esinlenerek
Şairler Parkı Beşiktaş semtinin kültür adacıklarından biridir. Akaretlerden Maçkaya çıkan yokuştaki Akaret evlerinin hemen bitiminde yer alır. Mahallelinin soluklandığı bol ağaçlı, çiçekli bu güzel alana adım attığınızda tanıdık yüzlerin heykelleri ile karşılaşırsınız. Dikkatle baktığınızda çoğunun, yaşamının hiç değilse bir bölümünü Beşiktaşta geçirmiş yazın dünyamızın ünlü isimleri olduğu gözden kaçmaz. Sabahattin Kudret Aksal, Behçet Necatigil, Özdemir Asaf, Necati Cumalı, Cahit Sıtkı Tarancı, Neyzen Tevfik ve parkın karşı ucunda tüm haşmetiyle Melih Cevdet Anday. .Beşiktaş halkı belediye başkanları açısından şanslı diye düşünürüm. Gelen gideni aratmıyor, semtin kültür dağarına mutlaka yenilikler katıyor, zenginleştiriyor.
Şairler Parkı yolumun üstü bir bakıma. Eve gidiş gelişlerimde gözüm Neyzeni bankta oturmuş ney çalarken betimleyen heykele takılır. Çevrede oturacak bank sayısı çok olmasına karşın Neyzenin yanı doludur hep. Başörtülü bir nine, heykele omzunu dayamış gazetesine dalmış yaşlı bir emekli, renkli atkısını Neyzenin boynuna dolamış, kitabını okuyan bir genç kız, mola vermiş dalgın gözlerle oturan işçi, bir akşamüstü Neyzenin yanında içkisini yudumlayan orta yaşlı akşamcı belleğime nakşolan sevimli görüntülerden bazıları. Neyzen Tevfiki bu denli yakın bulmalarındaki gizi çözmeye çalıştım kafamda. Bu yakınlığın nedeni heykelin halka yansıyan sıcaklığı olabilir dedim sonra. Neyzeni tanımasalar da - pek çoğunun, özellikle de gençlerin adını bile duymadığına eminim,- onu kendilerinden biri olarak algılıyorlar. Ney üfleyen, dünyaya boş vermiş biri. Diyeceğim, ben olsam böyle yorumlardım!
Neyzen Tevfik ney çalmadaki ustalığının yanı sıra, şiirleri, keskin yergileri, ünlü küfürleri, serseri yaşantısı, akıl hastanesi günleri ile unutulmaz bir kişilikti. Fıkraları ve nükteleri günümüzde de canlılığını korur. 28 Ocak 1953tarihinde Beşiktaştaki evinde öldüğünde 70ini geçmiş olmalı. Cenaze töreni görkemli olmuş Neyzenin.
Beşiktaştaki Sinanpaşa camiinin avlusunu dolduranlar yergi ustası şairin renkli yaşantısının kanıtlarıdır sanki. Vali,vali yardımcıları, bürokratlar, üniversite hocaları, doktorlar, düşün insanları, öğrenciler, yazın dünyasının önde gelen isimleri, tiyatrocular, müzisyenler,sinema çevresinden isimler, sokak çalgıcıları. Neyzenin meyhane dostları, evsiz barksız serseriler de ellerinden geldiği kadar kendilerine çeki düzen vererek biricik dostlarının yaşama veda töreninde yerlerini almışlar. Neyzen Tevfikin, kardeşi Şefik Kolaylı ile yaptığı bir söyleşide sarf ettiği sözlere göz attığımızda cenaze töreninin görkemi ve katılanların içtenliği konusunda neden şaşırmamamız gerektiğini anlayıveririz .Şöyle der Neyzen : Ben İstanbulda her hangi bir evin kapısını çalsam, ya anası,ya babası, ya dayısı, amcası hülâsa birisi tanıdık çıkar. Bana çorbamı verirler. İcap ederse çamaşırlarımı yıkarlar. Ben bankadan bile zenginim Öyle ya Neyzen Tevfiktir o, maddiyatla değil, sevgi ve dostlukla örmüştür yaşantısını. Neyi ve şiir dünyası ile özgürdür o.
Bu çok renkli sanatçıyı elbette bir yazı çerçevesine sığdırmak zor. İnandığını, düşündüğünü karşısında kim olursa olsun dobra dobra konuşmaktan çekinmeyen Neyzenin, dönemin valilerine, belediye başkanlarına, politikacılara ve doktorlarına yazdığı yergiler bugün de dilden dile dolaşır. Öte yandan, dünyada olup bitenler, ülke yönetimindeki yanlışlar, rüşvet, yolsuzluk, adaletsizlikler de fazlasıyla ilgilendirir Neyzen Tevfiki:
Kim demiş bizde demokratik idare yoktur,
Ne demek, olmasa dışardan alırız!
Sırr edip karne usulüyle o gümrük malını
Karaborsaya verir, biz bize benzer kalırız.
Yolsuzluk olayları üstüne yazdığı bir taşlamasını Ziya Paşanın beyitlerinden esinlenerek kaleme alır Neyzen. Evrensel boyutlu insan ayıplarından birini belgeler:
Aldıkça al, daldıkça dal, çaldıkça çal,
İstersen ver yüz arzuhal; ne sorgu var ne sual
Siyaset ve din sömürüsü, yaşadığı dönemde de bir hayli meşgul etmiş Neyzen Tevfiki. Belki de en sert yergilerini bu konulara ayırmış. Ünlü dörtlüklerinden birini okuyalım:
Hayliden hayli kalınlaştı yobazlık yeniden,
Softalık zorlu anırtı ile aldı yürüdü.
Kara bir kinle taassup pusudan çıktı yine,
Yurdu şâhâne cehâlet aldı yürüdü.
Siyasete ilişkin aşağıdaki dörtlüğü de toplumda büyük ilgi gördü. Her dönemde kimi yazı ustaları tarafından alıntılandı ve sıklıkla yinelendi:
Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler
Kimi alçak, kimi hırsız,kimi deyyus dediler.
Künyeni almak için partiye ettim telefon,
Bizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler,
Neyzenin saraylarla çöplükler, bilgelikle sarhoşluk, müzikle akıl hastanesi arasında geçen karmaşık, o denli de renkli yaşamından; eserleri ve unutulmaz anekdotları kaldı günümüze. Müzik kulağı yetersiz olanların bile etkilendiği bir ney yorumuna sahip olduğunda hem fikirdir döneminin müzikçileri. Neyzen Tevfikin ney taksimlerinin yer aldığı plakları ve ney yorumları da, günümüzde müzikçiler ve müzik meraklıları için birer hazine değerinde.
Parktan geçerken yarın sabah yine sana gülümseyeceğim Neyzen Tevfik. Bakalım yarın yanındaki yoldaşın kim olacak.