Medyada yeni yayın dönemleri genellikle sonbahar mevsimine denk düşer. Her yeni yayın dönemi de basın çalışanlarının işten çıkarılmalarına yol açan birçok bahaneyi de üretir. Günümüz basın patronları ki yalnızca kendi şirketlerinin kâr-zarar raporlarına göz atarlar, yurtta ve dünyada ne olup bittiği ile de pek ilgilenmezler. İktidar, sermaye, medya sacayağının bir parçası olmak, özellikle ana akım gazetelerin patronları için büyük önem taşır. Gazeteleri, televizyonları, radyoları tek sesli hale getiren iktidara biat ederken, haber yoksunu, evrensel habercilik ilkelerinden uzak yayın organlarının giderek tiraj yitirmeleri ise onların hiç ama hiç umurlarında olmaz. Tiraj azaldıkça küçülmek, çalışanları işten atmak bildikleri tek yoldur. İşte yine bir sonbahar, İktidara yakın gazetelerin tümünde işten çıkarmalar başladı. Demirören Grubu’nun Hürriyet gazetesinden çıkarılan gazeteci sayısı 45’i buldu. Çıkarılan gazetecilerin hemen tamamının gazetenin en üretken kişileri olması da dikkat çekici. Kendisine haber verilmeden böyle işten çıkarmaların yapılması gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Vahap Munyar’ın da yıllarını verdiği gazetesinden istifa etmesine yol açtı. Bunu Ekonomi Yazarı Jale Özgentürk, Gülse Birsel, Ayşe Arman’ın istifaları izledi. Kısaca dünün amiral gemisi bu günün fırtınalı denizinde iktidara yalpalayan bir batıktır.
Kitap, dergi, gazete okumaktan, kâğıt kokusundan hoşlanmayan yeni yetme iletişim uzmanları basılı gazeteciliğin sona erdiği yolunda fetva verip dursalar da ne gazetecilik ölecek ne de basılı gazetecilik. Baskılara tüm ekonomik zorluklara karşın basın emekçileri hak odaklı, emek odaklı gazetecilik için dimdik ayakta. Halkın haber alma, bilgi edinme, gerçekleri öğrenme hakkını savunmak için uğraş veriyorlar. Gazeteci dayanışmasını daha da büyütüp geliştirmek için çaba harcıyorlar. Göreceksiniz laik cumhuriyetin, bütün kurum ve kuralları işleyen bir demokrasinin ülkemizde yerleşmesi yakındır. Elbette eleştirel gazeteciliğin, özgür haberciliğin kendini göstereceği günler de…
Yazıyı Orhan Veli’nin çok sevilen dizeleriyle sonlayalım: “Hürriyete Doğru”
Gün doğmadan,
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
İçinde bir iş görmenin saadeti,
Gideceksin;
Gideceksin ırıpların çalkantısında.
Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı;
Sevineceksin.
Ağları silkeledikçe
Deniz gelecek eline pul pul;
Ruhları sustuğu vakit martıların,
Kayalıklardaki mezarlarında,
Birden,
Bir kıyamettir kopacak ufuklarda.
Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin;
Bayramlar seyranlar mı dersin, şenlikler cümbüşler mi?
Gelin alayları, teller, duvaklar, donanmalar mı?
Heeeey!
Ne duruyorsun be, at kendini denize;
Geride bekleyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, her yanda hürriyet;