Ali Ayaroğlu aradı Zonguldak’tan “Bu toplantıya mutlaka gel” diye. Nedense son zamanlarda pek içim almıyor Zonguldak’a gitmeyi. Oh ne de güzel hafta sonu al torununu git denize. Ekin zaten su hastası. Denizden çıkmıyor ki.

Ali devam etti; “Ya sen çevre konularında duyarlısın. Bu fırsatı kaçırma.”

Aklım gitti geldi ve nihayetinde hafta sonunun ilk gününü Zonguldak’ta geçirmek varmış hesapta.

İyi oldu.

Kaç yıllık meslek arkadaşım Çetin Özdemir’i gördüm ve büyük bir samimiyetle sarıldık. Aaa Rahmi Cinokur gelmiş Edirne’den. A.A dan emekli oldu ve Edirne’de yaşıyor. Babası vefat ettikten sonra Kilimli’deki baba ocağına sahip çıkmış ve annesini yalnız bırakmamış. Ağabeyi Fikri Cinokur’da aynı ajansın Antalya’da bürosundan emekli oldu ve aynı gün “geliyorum gardaşcuvazım” diye mesaj attı. Demek ki iki kardeşten haber almak da varmış Zonguldak’ta. Kim hangi gazetede çalışıyor diye sorgulamam sırasında aklıma birdenbire Ömer Taşlı geldi. Sordum İnanış’taymış. İyi adam lafının üzerine gelirmiş derler ya, pat diye çıkıp gelmedi mi o da. Bir hayli kaynattık eskilerden.

Biz çevre toplantısına geldik ki, oradan bir şeyler anlatmak gerek.

Haberini yazdım Pazar günü aldığım notlarımı birleştirerek.

 

İzlenimim o ki, Zonguldak kara bir cehennem.

Diyeceksiniz ki, cehennemin akı mı olur?

Öyle de, beterin beteri var ya.

Zonguldak beter!

Yani, beterin beteri olsak içim  birazcık rahatlayacak.

Açık ve net!

Zonguldak öncelikle termik santraller ile katlediliyor.

Bu santraller nedeniyle hava ve denizimiz Allaha emanet.

Sonra, ormanlar. Ormanlar da iletişim hatları nedeniyle kesilip doğranırken ne yazık ki kamuoyu halen daha bu büyük tehlikenin farkında değil.

Çocuklarımızın geleceğini işte biz karartıyoruz.

Onlara iyi mamalarla besleyip kaliteli eğitimle birey yaparak büyüklüğümü yerine getirdiğimizi sanıyoruz.

Hepimizin aklına pöh!

Valla pöh!

Ya çocuklara ne yedirirken yedir.

İstersen dünyanın tüm nimetlerini önüne ser.

Özel okullarda okut.

Altlarına cip çek.

Ya hava?

Ya deniz?

Ya doğa?

Havası kirli bir çocuk napsın sütü-mamayı-okulu cipi.

Biz/bizlerin öncelikle çocuklarımıza sağlıklı bir yaşam alanı sağlamak görevimiz yok mu?

Al sana termik santraller sadece Zonguldak’ı değil bölgeyi katlediyor.

Peki biz napıyoruz?

Toplantı salonunda elli kişi yoktu beyler bayanlar merdivenden kayan veya kayamayanlar.

Susarak toplumsal cinayete ortaksınız.

Tehlikenin farkında olmamayı sürdürerek suç ortağısınız.

Susarak bilerek veya bilmeyerek rantçıların göbeklerini şişirmesine sebepsiniz.

Biz hepimiz.

Ayrımsız ve her yaş ve guruptan Zonguldaklılar olarak, çocuklarımızı ve geleceğimizi kara cehennemin ortasına iterken, halen daha gözlerimizi kapatıp, kulaklarımızı tıkayıp ve ağızlarımıza da bant yapıştırarak kime hizmet ettiğimizi düşünmeyecek miyiz?

O çocuklar.

O bebekler.

O bizden sonrakileri ölüme itmeye ne hakkımız var?

 

Zonguldak’ta bir kez daha bilendim tehlikenin farkında olmanın endişesi ile.

Yutkunamadım.

Doğayı kirletenlere, geleceğimizi yok edenlere açıkçası sövüp saydım.

Devam da edeceğim.

Sövüp saymaya.

Çanak tutanları da içine alarak hem de sınırsız okuyup duracağım…