Kırmacı da bir yiğit yatıyor.

Sazı ile sözü ile.

Yiğit ki; bu yörenin kültürüne çok uzun yıllar emek verdi.

Gece demedi.

Gündüz demedi.

Çaldı söyledi, söyletti.

Ses verdi.

Evet Kırmacı’da bir sanatçı yiğit yatıyor.

Hem de 12 Nisan 2007’den bu yana.

Alaattin Gelen’den söz ediyorum.

‘Ah a benim sömsömyarim’ de dedi, ‘Eycen Geldi mi oğlum’ da dedi.

O söz buldu.

Bulduklarını toparladı ve o sözleri de bağlamanın tellerinden türküye dönüştürdü.

Yerel kültüre renk ve heyecan kattı.

Dost oldu.

Kdz. Ereğli’nin yerel sözlerinden biri olan ‘Telaşe yok’u türkü yapma isteğimi kırmadı. Yazdıklarımın orasını burasını düzeltip ‘Telaşe yok a evlatcum telaşe yok’ diye de bağırdı.

Ereğli’nin güzellerine türküleriyle seslendi.

Alaplı dedi.

Bartın dedi.

Yerel türkülere en çok destek verenlerden oldu.

Yeğeni Serdar Gelen ile konuştuk dün bir süre.

Alaattin’in 4 çocuğu 3 torunu vardı 46 yaşında aramızdan ayrılıp sonsuzluğa uzandığında.

Giden gidiyor.

Ve bir süre sonra da unutuluyor işte.

Oysa unutulmaması ve hatta adının yaşatılması gereken kimlikler var.

İz bırakmışlardır çünkü geriye.

Alaattin de çok hizmet etti bu yöreye.

Hem öyle izler bıraktı ki; o türküleri ölümsüzleşti.

Biz de kaldı.

Alaattin Gelen’in ismini yaşatmak gerek.

Bir yerde bir şekilde.

Mutlaka bir seçenek aranıp bulunur.

Yaşadığı sokak olmaz mı?

Veya bir sanat galerisi.

Ötesinde bir yer.

Vardır bir çözüm.

Olmalı da.

Alaattin Gelen’i ölümü yıldönümünde dostluğu dostça yaşadığım bir dostum olarak anıyorum.

Işıklar içinde yatsın.

***

12 Nisan 2007 tarihinde aramızdan ayrılan Alaattin Gelen ile ilgili o tarihte kaleme aldığım ‘YİTİRİNCE ANLAMAK’ başlıklı yazımı bir kez daha paylaşmak istedim bu gün.

‘Kör, gözünün önündeki değeri görüp algılayamazmış. Kör böyle de,  bir de bakan körler vardır.

Bakan körler, Alaattin Gelen’i de hiç anlayamadılar.

Ereğli’nin kültürüne sağladığı katkıları ancak şimdi dile getirerek “toprağı bol olsun” diyecekler.

Öyle ya, giden gitmiştir çünkü.

Sıra timsahın gözyaşlarına gelmiştir.

Alaattin Gelen, 46 yaşında aramızdan bir daha dönmemek üzere ayrıldı. Cennete uçtu Alaattin’in ruhu. Orada da, üretken bir insan yüreği taşımanın ayrıcalığı ile karşılanacaktır.

Yaşadığı yörenin, özellikle kültürüne katkı sağlayan ve o kültürü geliştirebilmek için her türlü maddi olanaksızlıklara rağmen idealist olmak kolay mı?

Alaattin Gelen’i hep böyle tanıyıp bildim.

Yaptığı besteler bir çok sanatçı tarafından okundu albümlere.

Ama o hiç yıldız olamadı.

Gariban bir sanatçıydı, gariban da öldü…

Kdz. Ereğli gibi sosyo ekonomik gelişmişliği yüksek bir ilçede, kültüre katkı sağlayıp da gariban yaşayıp ölmek ne acı.

Sevdim ben Alaattin’i.

Belki bir çok kişiden çok geç tanıdım ama çok sevdim.

Yapmak istediklerini anlatırken o heyecanı paylaşmanın mutluluğu bile yetiyordu benim gibi bir çok dostuna.

Hep özel bir röportaj yapabilmek için planlar kurduk. Bir gün bir araya gelip, çizgi üstü bir çalışma yaparak, çok sesli mesajları da belki de satır aralarında vurgulayan yazıyı birlikte hazırlayacaktık.

Olmadı.

Çağın hastalığı O’nu da vurdu ve aramızdan alıp götürüverdi işte.

Canım yandı.

Canımın bir parçası, Alaattin ile gitti…

Toprağın bol bol olsun sevgili kardeşim.

Seni seven o kadar çok sessiz çoğunluk vardı ki, cenaze törende camileri, mezarlığı ve yolları doldurdu yüzlercesi.

Bu alkış senin için yapıldı, içten ve çok samimi