Kasabayı en gözde ilçe seçmişlerdi ama yaşanabilir yerler arasına almamışlardı.

Gözde bir yerde, yaşanabilir koşullarda yaşamayı, bize kimler neden çok görmüştü!

Bilimsel raporlarla desteklenen açıklamalar yapılıyor. Kasabalının sağlığını tehdit eden nedeni apaçık ortada çevresel sorunların boyutunun büyüklüğünü kimse tam olarak bilemiyor.

Geçmişe nazaran kasabanın üzerinden elini eteğini çeken fabrikasının tutumu nedeniyle özellikle kasaba özelinde yaşanan ekonomik dertler yıkım büyüklüğüne ulaşmış.

Büyük hayal çöküntüleri bir kenarda dururken, kasabaya yıkıklar şehri denmesine neden olan olaylara her gün yenileri ekleniyor, çevre yolu, trafik kazaları ve birçok can sıkıcı olay kasabanın gündemindeki yerini koruyor.

Kasabayı yöneten yerel yönetiminin, boyunu aşan büyük sorunlar karşısında elinin kolunun nasıl bağlı kaldığını en iyi kasabalı biliyor.

Zamanı geldiğinde de düşüncesini kararını en iyi şekilde ilan ediyor.

Yıllardır içeriden ve dışarıdan her türlü engellemelere, baskılara maruz kaldığı halde, kasabanın tarihi kalesi gibi dimdik ayakta kalmayı başarmış, ahalinin güveninin desteğinin eksiltmeyip safları daha da sıklaştırarak arkasında durduğu apacık ortadayken.

............................. 

Ama lakin fakat ile başlayacak savunma kelimelerine kapımızı kapatarak sormamız gerekiyor.

Şimdi değilde ne zaman?

Gerçi kasabanın yerel basını yıllardır soruyor, kasabalı soruyor, kasabaya dışarıdan gelenler hayretler içerisinde soruyor.

Her şey çok güzel, iyi ki de bu kasabayı geldik gördük.

Ama, Allah aşkına bu şehrin yollarının, yollardaki araçların, bu kaldırımların hali nedir?

Buranın Belediyesi, Zabıtası ne iş yapar?

Bu kişiler kasabada bir iki gün kaldıktan sonra çekip giden kişiler.

Nereden bilecekler ki, İstasyon’ dan İskele Camisi’nin önüne kadar bir dakika olan mesafenin kırk dakikada bile gidilemediğini.

Nereden bilsinler ki, dörtlüler yakıldığında yol üstüne iki üç sıra park ederek yolu kapatan araçlara Belediye tarafından müdahale edilmediğini, caydırıcı hiçbir bir yaptırımın uygulanmadığını.

Nereden bilsinler ki, kasabayı vilayetle bağlayan yolun bir bölümünün, ölüm yolu olarak isimlendirildiğini.

Belediyelerin asli görevleridir diye, birçok şeyi alt alta sıralayacak değilim.

Zaten çöp, su, ulaşım, kasaba içi trafik, otopark gibi kavramlar çağdaş ve iyi yönetilen yerel yönetimlerde çoktan gündemden kalkmış durumda.

Fabrikanın sahildeki ana giriş yolu işgal edilmiş,

Un Pazarı, Pazaryeri, Hamam Üstü, Kaneri Ağzı, Orta Cami taraflarının sakinleri, buraların araç geçemez halini çoktan kabullenmişler! yaya olarak geçebilecekleri yeni yolları arar hale gelmişler.

Ahali bu olumsuzluklarla boğuşurken.

Oraya buraya trafiği rahatlatmak için yollar açıyoruz demek şaka amaçlı bir kelam olmuş.

O yolların bu trafik keşmekeşine ne faydası olacak?

Kasabanın çarşısına ister Kemer tarafından ister Karga Mahallesi Kestaneci Köyü istersen Meydanbaşı Devrek yolu tarafından gir olmadı denizin içinden yol yap oradan gir.

Kasabanın caddelerindeki, çarşı içindeki yanlış park etmeleri hatalı duraklamaları diyeceğim ama böyle bir tanımlama komik olacak, bunun anlaşılır izahı buraların belediye müsaadeli işgal edilme hali ortadan kaldırılmazsa bırakın oraya buraya yeni yollar açmayı, ağzınızla kuş tutsanız faydası olmayacak.

Bu rezaleti ortadan kaldırmak için, kimsenin iznine gerek yok.

Vekiller, Fabrika yönetimi, STK lar onlar bunlar hiç yardımcı olmuyorlar sözü burada geçmez.

Çözüm, cesaretle kararlı bir şekilde yetkiyi kullanmada.

 

Nuri ÖZTÜRK /   İZMİR