Günümüzde zaten rayına oturtulamamış sağlık sistemi iyice şirazesinden sarkmıştır. Alınan kararlar ile muayenehaneler kapatılmış, insanlar (doktorlar) sağlık alanından uzaklaştırılmış, bu alanı YABANCI, yerli küçük şirketler doldurmuştur.
Atıl vaziyette kalan muayenehane ekipman ve cihazları ile de ülke tıbbi cihaz çöplüğüne dönmüştür. Ve milli servet heba edilmiştir.
Şirketlerin tek amacı kar etmektir. O zaman da sağlık geri plana düşmektedir. Amerika’dan ithal edilen bu sisteme Başkan Obama karşı çıkmış, her ABD vatandaşına sağlık hizmeti verilmesinin anayasal ve insani hak olduğunu savunarak propaganda yapmış, bu konuda kararlar almıştır.
Paran kadar sağlık hizmeti anlayışının yanlış olduğu ne kadar söylense de hükümetler kapital çevrelerinin, globalleşme dayatmalarının karşısında duramamakta ve de bu yanlış sistemi T.C. (Türkiye Cumhuriyeti)’de oturtmaya çalışmaktadır.
Sistem yıllardır oturtulamamış, yönetmeliklerle içinden çıkılmaz hale gelmiştir. Bunun belirtisi gazetelerde SGK’nın boş yere yapılan testlerden ve operasyonlardan şirketleri (özel hastaneleri) mercek altına aldığı haberlerinde açıkça görülmektedir.
Özelleştirmenin bir nedeni de doktorların fazla para kazanmaları gösterilmiştir. Hiç olmazsa bu kazanılan para, o zaman yurtiçinde kalmakta, dış ülkelere gitmemekteydi. Ülke bu özelleştirmelerden kar ediyormuş, nasıl oluyor kimse açıklayamıyor?..
Hastaların eskiden parasız olan tedavi ve ilaç masrafları şimdi katkı payı adı altında SGK ve Özel Hastanelere aktarılmaktadır. Hasta olmaları onların suçlarıymış gibi cezalandırılıp yılların verdiği tahribatın göz ardı edilmesi işin cabasıdır.
Zaten zor geçinen insanların yılların verdiği sağlıksız çalışma koşullarından ve beslenme bozukluklarından, çevresel etkilerden gelişen hastalıklarından menfaat temin etmek vede karşılığında bir şey vermemek biraz hak ve adalet kavramlarının ötesinde emperyalist etkileri çağrıştırmaktadır. Bu işin bu noktalara gelmesinde yanlışları kabul eden, direnmeyen, mesleğini tamamen maddi temellere bağlamış, organize olamayan meslek sınıfının kabahati vardır.
Ancak bu olumsuzluklara rağmen mesleğinin icaplarını yerine getiren, doğruları söyleyen insanların varlığı da göz ardı edilemez. Anayasal olarak da sağlığın eşit ve parasız olma hakkı ilkel toplumlarda bile bu kadar yozlaştırılmamıştır.
Büyücü, şamanların şirketi olmamıştır. Hatta ortaçağlarda bile insan sağlığı bu kadar para hırsına indirgenmemiştir. En ceberruh diktatörler, krallar, imparatorlar bile tebalarının, kullarının sağlığı ile maddi karşılıksız ilgilenmişlerdir.
Hiçbir ticari kaygı, bir ülkenin vatandaşlarının sağlığının önüne geçmez ve geçirilemez. Her ülke yüzyılların birikimleri sonucu kendi sağlık sistemlerini kurmuşlardır. Birinde iyi işleyen sistem oradan alınıp diğerine uygulandığında iyi işleyecek diye bir kural yoktur. Burada oluşan tek kural, paranın akış yönüdür. Kaldı ki her sistemde iyi ve kötü özellikler vardır. Hala sistem arayışı devam etmektedir. Ta ki AÇGÖZLÜLÜK SON BULANA KADAR SÜRECEĞİ AÇIKTIR.
Şu anda uygulanan fabrikasyon muayene, insanı anlamayı ve doktorların bilgi ve becerilerini de kullanmayı engellemekte, uzun vadede de yıkıcı etki yapmaktadır.
İnsan, hasta, hekim, sağlık personeli odaklı sağlık hizmetine dönülmeli ve teşvik edilmelidir.
Ereğli’de mevcut hastane yetmediği için daha büyüğü yapılmaktadır. Bugün yüzbin nüfuslu Zonguldak’ta biri Üniversite, diğerleri dört adet SGK’ya bağlı hastane vardır. Doksan bin nüfuslu, ağır sanayinin mevcut olduğu Ereğli’de ise bir adet SGK’ya bağlı hastane mevcuttur.
Geçmiş dönemleri anımsadığımızda; bir Devlet, bir SSK Hastanesi, tam teşekküllü Erdemir Hastanesi, otuz yataklı Askeri Revir mevcuttu.
Ağır sanayinin olduğu bir şehirde tek bir büyük SGK Hastanesinin problemleri çözebileceği şüphelidir. Ulaşım sorunu da büyük problem olacaktır. Şehir nüfusunun büyük bir kısmı bu bölgeye uzak kalacaktır.
Çözüm; bugün mevcut hastanenin de yerinde kalıp iki hastane olarak hizmet vermesi şeklinde olmalıdır. Bu da sağlıkta kaliteyi arttıracaktır.
Eğer, Ereğli yaşayanları, halkı sağlığını düşünüyor ise bu çözüm için siyasilere direnmelidir. Aksi halde, sağlıkla ilgili şikayetleri son bulmadığı gibi artacaktır.