Eğitimin bilimsel olmaktan çıkarılıp inanç temeli üzerine oturtulmasını tartışacağız. İnanç temelli yetişen insanlar herşeyi inançları çerçevesinde görüp bildiklerini düşünür. Sadece kendi doğruları ve  kitapta yazılı diyerek tevazu, alçak gönüllülükten uzaklaşıp kibir, gurura kapılmaları olasıdır.

Bildiklerini sandıkları da anlamadıkları dilde duyduklarından öte değildir. Kendileri ile ters düşen fikirleri tehdit olarak algılayacak, merhamet şevkat duymayacak empati yapamayacaklardır. Kendilerini inançları doğrultusunda haklı görmeleri başkalarından üstün olduğu sanısını uyaracak ve büyüklük kompleksine ve bunu daha ileriye hastalıklı zemine taşıyabileceklerdir.

Ne yazık ki azgelişmişlik, politik karmaşa, eğitimsizlik, ekonomik zorluk yaşayan  ülkelerde daha fazla olmak üzere DİN’in iyileştirici yanını değil yıkıcı yanını ortaya çıkarmaktadır. Ayrıca devletin görevi hükümetin de yapması gereken genç nesile bir gelecek, onları da bu geleceğe  hazırlamaktır. Böyle dini bir eğitimin gençleri nasıl geleceğe hazırladığı veya hazırlayacağı üzerinde durulması gereken en önemli sorulardan biridir.

Ufak çocukların erken yaşta soyut kavramlarla karşılaştırılıp eğitilmesi anne baba ilişkisine de çocukların geleceğine de zarar vermektedir.

Çünkü bu bireyleri aile ve grupları  lidere itaate yöneltecektir. Liderlerinin, şeyhlerinin isteklerini  yerine getirdikçe kendilerinin önemli olduklarını düşüneceklerdir. Çocukların anne baba ile ilişkileri güven duygusu azaldıkça öfkelerini aile büyüklerine yansıtacaklardır.

Daha sonra da kendilerini korumalarının tek çıkar yolunun saldırganlık olduğu zannına kapılmaları ihtimal dahilindedir.

Artık liderleri için karşı gruba herşeyi yapabilecek emre itaatkar bireyler haline gelmiş olacaklardır.

Bu insanlar beyinlerindeki tek fikrin; inançları doğrultusunda aile, sağlık, kişisel çıkarlarından vazgeçip liderin fikrini ve çıkarlarını oluşturmaya çalışacaklardır.

Kadın imam yokken kızların bu eğitimi almaları cennette de erkeklere huri olarak sunulmalarını kabul etmeleri de hayli ilginçtir.

11/12 yaşına kadar çocuklarda soyut düşünme yetisi gelişmediği için somut düşünmeleri nedeniyle olaylar arasında neden sonuç ilişkisi kopar.

Sonuçta yanlış din eğitimi ANKSİYETE, DEPRASYON, UYKU BOZUKLUĞU, ÜRKEK KAYGILI bir kişiliğe yol açacaktır.

İleride de düşünme ve araştırmaya açık olmayan kişiler haline gelme olasılığı yüksektir. Arapça eğitim dili isteyenler başta Diyanet işleri başkanı dahil Arapça, Kuran Arapçası, İngilizce bilmediği sosyal medyada görülmekte ve paylaşılmaktadır.

Böyle yetişmiş kişilerde vicdan azabı, adalet duygusu da olmayacaktır. Çünkü bu duygular lidere olan bağlılık karşısında değersizleştirilmiştir.

Aile bağlılığı değil grup, lider bağlılığı ortaya çıkacaktır. Arkasından da diğer grup yada insanlara, ırklara aşağılayıcı gözle bakacaktır. Selamlaşma, giyinme, konuşma biçimleri ile de kendilerini ayıracaklardır.

Ulusal bayramları, törenleri ortadan kaldırmaları toplumun ortak noktada idealde buluşmasını ve gerilemesine neden olacaktır.

Otokratlar iktidarlarını sürdürmek için düşman yaratmalıdırlar bu da savaş çatışma zeminini hazırlar. Kimse karşı grup yada fikirlere empati geliştiremez.

Ailenin yerini şeyh tarikat grup almakta bu da anne ve babaya olan güveni yok etmektedir. Bunun uzun vadedeki sonuçları devlete, orduya, adalete, eğitime ve medeniyete olur.

İnancın ortadan kalkması bu durumda dışa vurmaktadır. Çocuk/Aile sisteminin çöküşü de gerilemenin ilk adımıdır. Erkeklerin öne çıkarılması, Kadınların sadece üremeye hizmet etme, çocuk doğurma aracı olarak görülmesi bu uygulamanın temelidir. Kadınlar bu uygulamayı kabul ettikçe de lidere hizmet etmeleri, sosyal haklarından vazgeçmeleri, tasnif dışı olacakları açıktır.

Klasik sistemin çökmesi krizden çıkması sonrası yeniden eski kararlı hale gelmesi aşamasında durgunluk ve kim olduğunu sorgulamaya başlar. Eğer gerileyen gruba karşı doğru bir çözümleme yapar ve geliştirirse başarılı olur.

Lidere boyun eğip ahlaki konularda da tavır koyamaz. Gözden kaçırılmaması gereken nokta; aile bağlarının parçalanması, çocuğu baba aramaya yönelteceği bunun da tanrısal baba ve temsilcisinin şeyh veya müridi olacağıdır.

Yeni değerler eğitiminde inanca göre harekete geçme gücünü kendinde bulma kendi inancında olmayanlara şiddete yönelebilir. Sahip olunan inanç doğru mu diye düşünmeden hareket etmeyi sağlayacak bu da ayrı tehlike doğuracaktır.

Aileler çocuklarını kayıp etme yada etmeme konusunda karar vermelilerdir.

Turgut SIDAL