“S…. Ben böyle seçimin içine” dedi.

“Niye?” diye sordum.

“Böyle seçim mi olur. Ne tad var ne tuz! Biz 12 Eylül askeri darbesinden sonra bile liderleri televizyonda tartışırken dinlerdik. HP lideri Necdet Calp’in ANAP Genel Başkanı Turgut Özal’ın köprüyü satacağım” dediği sırada masaya yumruğu çakıp “sattırmam!” diye meydan okuduğu zamanları bile özledik. Şimdi liderleri biraraya görüp de dinleyemiyoruz. Bu liderler neden biraraya gelmez de tartışmaz ki” dedi.

Haklı mı haklı?

Sahi bu liderler neden seçim meydanlarında dolanırken, herhangi bir tv kanalında karşı karşıya gelmezler?

Korkuyorlar mı?

Kulağıma çalındı Edip Akbayram’ın seslendirdiği “Korkuyorlar” türkü geldi.

 

“Bize türkülerimizi söyletmiyorlar
Robson, inci dişli zenci kardeşim
Kartal kanatlı kanaryam
Türkülerimizi bize söyletmiyorlar

Korkuyorlar korkuyorlar
Korkuyorlar korkuyorlar
Şafaktan
Korkuyorlar korkuyorlar
Sevmekten
Korkuyorlar korkuyorlar korkuyorlar korkuyorlar

Tohumdan ve topraktan korkuyorlar
Akan sudan ve hatırlamaktan korkuyorlar
Sımsıkı bir elmayı dişler gibi gülmekten korkuyorlar
Yağmurda çırılçıplak ağlamaktan korkuyorlar
Umuttan korkuyorlar Robson umuttan

Korkuyorlar korkuyorlar
Korkuyorlar korkuyorlar
Şafaktan
Korkuyorlar korkuyorlar
Sevmekten
Korkuyorlar korkuyorlar korkuyorlar korkuyorlar”

 

Kim kimden korkuyor?

Niye?

Ve neden?..

 

Devam etti “haksız mıyım?” diye.

Sürdürdü sözleri “Tabi ki s….. ben böyle seçime.”

 

**

 

Ne kadar yavanlaştı herşey.

Seçimler hikaye.

Bu topluma dayatılan bir sistem ile sözüm ona ileri demokraside çağ değil çay atlayıp duruyoruz.

Hiçbirimizin tercih hakkı.

Seçmek istediklerimiz değil, tepeden inme adaylara oy verme dayatması ile taciz edilmeye devam ediliyoruz.

Tabi ki korkarlar.

Böyle yapılmamış olsa, TBMM’ye şu anda gidenlerin yüzde 90’ı seçilemez ki.

Seçilmesi gerekenler gider Ankara’ya.

Ne seçim havası var, ne de hava renkli.

Yavanlaştı.

Farkında mısınız, artık şarkılar da sustu.

Nerede öyle ah eski şarkılar.

“Dönülmez akşamın ufkundayız” diye başlayıp “Eski dostlar” ile devam eden duygular.

Herşey sanki birdenbire çöktü.

Çünkü…

Ortada duygular kalmadı.

Sömürüle sömürüle bitirilip; yerini öfke ve hakaret alınca seviye kaçıp gitti.

Ortada kalan da vatandaşın ifade ettiği gibi “s…. Ben böyle seçime” oldu.

 

**

 

Pazar günü seçim var.

Seçimden önce de 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı var.

Bu bayram ne olacak?

Yine güdükleştirilmiş programlarla coşkudan uzak sözüm ona kutlanacak.

Ve her yeni günde gökyüzünde aranacak pırıltılar kara bulutları aşamayacak.

Vah bize vah…

Böyle bir ortamda benim de söyleyeceğim var da.

Diyemiyorum.

Söyleyemiyorum.

Anlatamıyorum.

Aynen sizler gibi.

Sadece nakarat yapayım vatandaş gibi.

“S…. Ben böyle seçimin içine…”