Cumhuriyetin 100. Yıl kutlamalarını yakından izlemek, katılmak ve o coşkuyu paylaşmak iyi geldi.
Dolduk.
Gururlandık.
Coştuk.
Ve bu Cumhuriyeti kuran ve yaşatanlara olan eşsiz ve sonsuz sevgimizi bir kez daha şarj ettik.
Ne mutlu Türküm diye.
Ne mutlu Atatürk ilke ve devrimlerinin ardından ödünsüz yürümeye devam edenlere.
**
Ereğli’deki etkinlikler “Alesta ‘Harekete hazır, tetikte) Alemdar” oyunuyla başladı. İkinci kez izledim bu oyunu. Ne yazık ki, yine eksik ve yanlışlar buldum. Ne desek boş!
Alemdar eşittir:
İlk ve tek deniz savaşı ile ilk ve tek deniz şehidinin verildiği kahramanlıktır.
Kabotajdır.
Ankara hükümetinin emperyalist ülkeler tarafından ilk kez tanınmasını sağlayan çok ama çok büyük destandır.
Bu nedenle, Ereğli’den uzun yıllardır Alemdar’a İstiklal Madalyası talebi seslendirilmektedir. Hatta bu konuda bir çok çalışmalarda yapılmıştır/yapılmaktadır.
Anlaşılan o ki, bazı alışkanlıklar devam ettiği sürece, Alemdar Destanı hep hüzünlü ve eksik kalacaktır.
**
Nazım Hikmet’in Kuvayı Milliye Destanı oyununu izleyenler çok iyi anlamıştır “kısa zamanda çok işler yaptık” sözünün içeriğini.
Destanı dinledik.
Tüylerimiz diken diken.
Heyecan doruklarda.
Gurur tavan.
İş ehlinin elinde bir başka oluyor.
Oldu.
Alkışlıyorum.
**
Balo düzenledi belediye.
Bir ilkti.
Düşünceyi ortaya atıp gerçekleşmesini sağlayanlara bir kez daha ve çok içten helal olsun. Yürekten alkışlıyorum.
Şuydu buydu eksiklikler vardı.
Olabilir.
Ortada bir “halk” balosu var.
Salonlardan çıkılmış ve halk ile bütünleşme niyeti var ise buna duyarsız kalmak olur mu?
Umarım sonraki yıllarda halk balosu daha da geliştirilerek sürdürülür ve gelenekselleştirilir.
Bir kez daha bravo.
**
Ya halk yürüyüşü nasıldı?
Muhteşem.
Tüm Türkiye’de yaşandığı gibi Ereğlililer bu kez daha da kalabalık katıldı yürüyüşe. Kamu görevlileri olmasa da halk oradaydı. Halk “Biz bu Cumhuriyetin bekçisiyiz. Biz Mustafa Kemal’in askerlerimiz, Türkiye Laiktir laik kalacak” diye haykırdı caddelerde, sokaklarda, meydanlarda.
Eskiden her 19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik Spor Bayramı’nın ilk Pazar günü sabanı da, aynı güzergahta yürüyüşler yapılırdı.
Son yıllarda kaldırdılar bu Gençlik Yürüyüşünü.
Dağ başını duman almış diye başlanırdı Bağlık Karakolun önünden. Çarşı içinde de Azim Otelin dönüş yapılarak gidilirdi Mustafa Kemal’in huzuruna.
Yıllar yıllar.
Anıt Kabre gitmek için bir gece yola çıktığımızda, önümüzü Gülüç kavşağında polisler kesmiş ve salmamışlardı bizi. Ne yapsın polis memuru? Emir demiri kesiyor. Sabaha kadar otobüste eksik aramışlar ama bulamamışlardı. Sabah olmuş ve bize “gidebilirsiniz” diye yol verdiklerinde Ankara’daki törenlere yetişmek zaten mümkün değildi ki.
O yıllar bu yıllar.
Sönmüyor Cumhuriyet ve Mustafa Kemal Ateşi.
Kimse söndüremiyor.
Sönmeyecek de.
Cumhuriyet’imizin 100. Yılında; bu kez daha güçlü, daha kalabalık, daha saflar sıklaşmış bir Cumhuriyet sevdalıları meydanlardan seslendi.
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti.
Yaşasın Mustafa Kemal.