Türkiye Gazeteciler Cemiyeti?nin günlük olarak yayımlanan yayın organının adı ?Bizim Gazete?. Bu gazeteye aboneliğimiz bulunduğu için okuyabilme şansını sürdürüyoruz. 9 Aralık 2009 tarihli sayısının manşetindeki ?Gaziantepli Nevin 500 lira krediyle patron oldu? haberini okumaya başladığımda, haberin açılımı spotta şöyle yer alıyordu:
-Aldığı 500 lira mikro kredi ile iş hayatına atılan ilkokul mezunu Nevin Kolukısagil, 5 yıl içinde 70 bin lirayı bulan nakış atölyesinde hem eşine hem de eşinin kardeşlerine iş sağladı.
Başlığı ve spotuyla insanı heyecanlandıran bu haberin azıcık ayrıntısına indiğimde ise; 500 lira kredi ile evinde yöresel el sanatı ?Antep işi? yapmaya başlayan Nevin Kolukısagil?in, eşi ve iki kayınbiraderinin dışında 4 kişiyi daha çalıştırdığını öğreniyorum.
500 lira kredi ile patronluğu kazanan Nevin Kolukısagil?in Gaziantepli oluşu daha çok dikkatimi çekiyor.
Sanıyorum 2005 yılında Samsun Ticaret ve Sanayi Odası adına, Zonguldak?taki meslektaşım Atilla Öksüz ile birlikte Ankara?da Avrupa Birliği konulu seminere katıldığımda tanıştığım Gaziantep TSO adına gelen görevli bizlere 1 Milyon 350 Euro AB krediyse ev kadınlarını üretime yönlendirme projesi gerçekleştirdiğini anlatmıştı.
İş bilenin kılıç kuşananın.
İşte sonuç; aldığı krediyi har vurup harman savurmadan ve doğru bir şekilde kullanmanın zaferidir bunun adı.
Kredi almak kolay.
Borçlanmak da.
Sorun almakta değil ki, ödemekte.
Bir ev kadını krediyi alıyor ve iğneyle kuyu kazmaya olan azmi ile çalışıp üreterek bu krediyle kazanmayı başarıyor.
Olay bu!
AB seminerinde Türkiye?de 13 tane bilgi bürosunun bulunduğunu öğrenmiştik.
Bu tablo da Zonguldak yoktu. Zaten Zonguldak?ta olmadığı için AB seminerine Samsun TSO kontenjanından ve Zonguldak TSO?daki arkadaşımız Kemal Mert?in önerisi üzerine katılabilmiştik.
Seminer dönüşünde bu konuyu çok kaleme aldık.
AB Türkiye Delegasyonuna da gönderdiğim bu yayınlar etkili olmuş ki, Zonguldak?a da bilgi bürosu açılması için araştırma yapmak üzere bir kişiyi görevlendirdiler ve bu görevliye tüm işlerimi bırakarak iki gün eşlik edip Ereğli ve Zonguldak?taki yetkilileri ziyaretinde yardımcı olmuştum.
Rapor yazıldı ve AB Türkiye delegasyonuna teslim edildi.
Zaman ve olanaklar çok önemli.
Bu konuyu daha sonra pek takip edemedim.
Gaziantep?teki Nevin Kolukısagil?in verilen krediyi doğru kullanma ve başarıya ulaşma hikayesini okurken yeniden hatırladım.
Yapılacak o kadar çok iş var ki!..
Yaşadığımız yöreye olan borçlarımızı ödeyebilme açısından da konuşabilme kültürüne sahip olanların mutlaka bir araya gelerek, önemli işler üzerinde fikir zenginliğinde yöremize yön verip yol haritaları çizmelerini arzu ediyor insan.
Bu nedenle, TSO seçimlerinden sonra ısrarla Kalkınma Bankası ve AB Türkiye delegasyonundan iki genç ismin getirilerek bölgemizde çalıştırılması üzerinde düşüncelerimi bir çok kez kaleme aldım.
Anlatamadık.
?Bırakın yemek işlerini. Bir yerde yemek var ise ve siyaset giriyorsa tribün şov yapılır?, ?üye aidatı ile iftar yemeği verilmez, verilirse haram olsun? diye yazdığımda, aklı başında diye bildikleriminin tuhaf tepkilerini gördüm.
Makama seçilmeyi ?ayağıma gelsin? veya ?en kral benim? anlayışı ile algılayanlara biliyoruz ki koltuklar bol geliyor.
Çağın en gerekli ilacı iletişim kurmak.
İletişim hava basmak olmamalı.
İletişim günümüz gerçeklerini de dikkatlerden kaçırmadan tam profesyonel ?halkla ilişkiler? birimine aktiflik getirmek başta olmak üzere bir dizi yeniden yapılanmayı gerçekleştirebilmektir.
TSO bir kentin uzay mekiği gibi olmalıdır.
Engel görmemeli ve yeni ufuklar açabilecek vizyonuyla ışıklı yollar seçeneği sunabilmelidir.
O kadar güzel örnek var ki feyz alınacak.
Yani; yapılacak ve yapacağımız çok iş var da, bu düşünceleri harekete geçirecek kadro veya kadrolar yok.
Keşke yanılsam da; "al sana kadro" diyerek Ereğli?ye binanın içinden değil Ankara?dan, İstanbul?dan, belki Londra?dan veya Paris?ten bakabilmeyi başarabilecek gözlüklüler bulup da getirilebilse?