Genel ve yerel gündemi kimi zaman uzaktan izleyerek, seçim öncesi ve sonrasında gelişen olayları tartma şansı buluyor insan.

Kilo meselesi aslında.

Duruş nedir?

Söz nedir?

Çare nedir?

Paylaşım nedir?

Hele hele samimiyet nedir?

Alt alta üstü üste tartmaya kaldığınızda,  altta kalanın canı çıkmıyor, üste çıkanın da başı göğe ermiyor.

Dönemlere göre hava.

Dönemlere göre numara.

Dönemlere göre taktik tik tik tik…

 

Süreçlerin derinliğine uzanıldığında “kirli bağlantılar” ve akla mantığa uymayan seviyesizlikler öne çıktığı anda fren yapar/yapmalıdır bataklığa düşmemek isteyenler.

Bataklık koku.

Bataklık hastalık.

Bataklık numara.

Bataklık leş…

 

Bu dönemin içinde bazı meraklarım tetiklenince, kendimi bir de baktım ki suluboya yaparken buldum.

İnanılır gibi değil!

Oysa çok  hayal  ederdim ağzında piposu, başında ekose şapkası ve bir elinde palet diğerinde fırça tuvalin karşısına geçerek resim yapmayı.

Ederdim etmesine de, yetenek yok.

Sıfır!..

Yine hayal ettim ‘netekim' ben.

Bir tuval alsam.

Sigarayı bıraktım 9 yıl oldu ama, bir de pipo edinsem.

Ekose şapka kolay.

Palet, tuval ve boyaları da elde ettim mi iş tamam.

Geç bahçeye doğayı çiz.

Çevrede dolanan domuzlar ile tilkileri de unutmadan, karlı dağlardan kesitler sun renkleri seviştirerek kağıt üstünde.

Sonra?

Nü’süz olmaz!

İlla ki nü !

Eh buluruz bir canlı mankende…

Kırmızı şaraptan arada bir fırt çekerek dokundur incesinden kalınına kadar her türlü fırçaya.

Ayrıntılar gölgeli olmalı.

Bu hayal bir hayli hoşuma gitti.

Şimdi tam zamanı.

Ortalık kirli.

Karışık.

Daha  ötesi çıkmaz sokak.

Tos !

 

Egomu tatmin edeyim biraz daha.

Daha farklı bir kompozisyon yaratmalıyım ki, kimsenin yapamadıklarını tuvalde tarihe bırakabileyim.

Dur !

Ne diyor Nazım Usta?

“….Küba'dan döndüm bu sabah
Küba meydanında altı milyon kişi akı karası sarısı melezi ışıklı bir
çekirdek dikiyor çekirdeklerin çekirdeğini güle oynaya
sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin
işin kolayına kaçmadan ama
gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
ne de ak örtüde elmaların
ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini
sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin….”

Tamam buldum.

Ben mutluluğun resmini yapayım.

İçinde madenciler olsun, Kandilli olsun, dostlar olsun, çocuk olsun.

Biz !

Bizim çocukluğumuzu çizeyim.

Teleferikli, mavnalı, buharlı trenli, özel okullu, sinemalı, ormanlı, hastane dağını, lojmanları ve çocukluk aşklarını.

Kim istemez çocukluğuna dönmeyi.

Hele bugünkü dünyadan kaçma fırsatını da bulmuşken…