Ne hissettiler?

Evet evet ne hissettiler o tabutların başında.

Musalla taşının üzerindeki tabutların önüne dizildiklerinde.

Cumhur oradaydı.

Başbakan oradaydı.

Meclisin başkanı oradaydı.

Ana ve yavru muhalefet oradaydı.

Bakanlar oradaydı.

Komutanlar oradaydı.

Belediye Başkanları oradaydı.

Zirvede her kim var ise oradaydı.

Orası Gaziantep’ti.

Gazilik ünvanı taşıyan şehirde cenaze töreni vardı çünkü.

Sıra sıra tabutlar.

Genci yaşlısı.

Bir yaşındaki çocuk da vardı ölenler arasında.

Ölüm ve kan.

Öldürenler ve ölenler.

Ve zirve.

Devletin zirvesi cenaze töreninde bir aradaydılar.

Bir arada oldular.

Olabildiler…

Ezan okunurken,

Gözyaşları akarken,

Yürekleri kabaran binlerin teröre lanet yağdırırken,

Tabutların karşısına dizildiler.

Dizilebildiler.

Zirve oradaydı.

Zirve.

Devletin zirvesi.

Devleti yönetenlerin tümü.

Kamusu, siyasetçisi.

Cumhuru.

Meclisin başkanı.

Başbakanı.

Bakanları.

Askeri.

Polisi.

İstihbaratçısı.

Diğerleri.

Tabutların önündeydiler.

Terörü onlarda lanetledi.

Lanet okudular.

Terörü durduracaklarını söylediler.

Anlattılar, anlattılar, anlattılar.

Katılanlar da dinledi.

Dinleyip sustu cenazeye katılanlar ve ekran başında izleyenler.

Yumduk gibi oturdu acı yüreklere.

Can yandı.

Canlar yandı.

Ve sonuçta ateş düştüğü yeri yaktı.

Gerisi ise hikaye.

Evet hikaye.

 

Türkiye’nin üzerinde oynanan büyük oyunlar üzerinde onca bilgi kirliliği arasında sağlıklı bir görüş elde etmek istesek de bulamıyoruz.

Medya güdümlü.

Toplum suskun.

Konuşması gerekenler ortada yok.

Peki ne olacak?

Nedir durum?

Tehlikenin farkında olanların sayısı ne?

Ne yapıyorlar?

Musallada da tabutlar.

Önlerinde de zirve.

Devletin zirvesi.

Yönetenler.

Bir kelime ile çok şeyi değiştirebilecek yetkisi ve gücü olanlar.

Onlar ne yapıyor?

Hele ki o en sırada beyaz gömlekli olan kim?

Protokoldeki yeri  ne?

Hangi kentin belediye başkanı?

 

Tabutlar tabutlar tabutlar.

Yine sıralandılar işte.

Dün gibi.

Bugün de.

Peki ya yarın?

Yarın ne olacak?

Kimin veya kimlerin tabutlarının peşinden ağlayacağız?

Ve nasıl durdurulacak bu ölüm.

Ölümün kokusu?

Sıra kimde sahiden?

Kimde?

Yine tabutlar ve yine önlerinde fotoğraf çektiren zirveyi görmeye devam mı edeceğiz?

Yoksa bu zirve, cenaze levazımatçıları mı?

İşleri bu mu?

Öldürülenleri izlemek ve cenazelerine katılarak son görevlerini yapmak mı?

Sahi bunlar ne iş yaparlar?

Görevleri ve sorumlulukları içinde neler yazılı?

Bilen var mı?

Var mı?!!