Pazar gününün öğleye doğru yol alan saatleri arasında gazete merkezinde geçtiğim bilgisayarın karşısında, Zonguldak gündemini irdeledim.

Yerel gündemin en önemli haberlerinden birini ise yaygın gazetelerden birinde gördüm:

“Zonguldak Zehir Soluyor” başlıklı haberin kaynağı da Bülent Ecevit Üniversitesi’nin (BEÜ) araştırmasıydı.

Başlık çarpıcı.

Emeğin Başkenti’nde yaşayanların “Zehir” soluduğunu öne sürüyordu üniversite yetkilileri.

Haberin ayrıntısında; Zonguldak merkezde ağır metal kirliliğinin insan sağlığını tehdit eder seviyeye ulaştığının ifade ediliyordu.

Çalışmada kentteki kobalt, demir, krom, arsenik ve nikel kirlilik oranlarının Avrupa ülkelerindeki ortalama kirlilik oranlarından katbekat olduğu, örnekleme yapıldığında da bu oranın en yüksek seviyede seyir ettiği Kuzey İspanya’daki 0.40 oranından bile 7 kat yüksek olduğu belirtiliyor.

Bu haber aslında bomba etkisi yaratmalı.

Zonguldak merkezde herkes hop oturup hop kalkmalı.

Ve hesabını da sormalı.

 

Aynı haberde bir farklı başlık ise Çevre Koruma Derneği Başkanı Meltem Gürbüz’ün var olan tehlikeyi değerlendirirken “Gelişmemiş ya da gelişmesi anormal bebekler dünyaya gelebilir. Durum buyken Zonguldak’ta sanayileşme daha da artıyor. Ve bu bir müjdeymiş gibi halka duyuruluyor. Zonguldak’ın geleceğinden endişe duyuyoruz” sözleriyle korkusunu ifade ediyor.

Hey gidi Zonguldak hey!

Bir zamanlar attığı her adımda gündeme taşıdığı her söz de Türkiye’de gündem yaratan Zonguldak hey!

Bakın nereden nereye sürüklendi Emeğin Başkenti?

Artık “Zehir” soluyoruz!

Ağır metalli bir havamız var.

İçinde kobalt, demir, krom, arsenik ve nikel de var.

Metal yönünden zenginlik (!) dolu bu havayı solumanız ile bebekleriniz gelişmemiş ve gelişmesi anormal olarak dünyaya gelebilir.

Hele ki kanser illeti yakamızı hiç rahat da bırakmayabilir.

Ama…

Sesimizi çıkarmıyoruz.

Çıkaranlara da destek olmuyoruz.

 

Zonguldaklının kendine yaptığı en büyük yanlış “Zonguldak kömürü ile enerji üreteceğiz” yalanlarına kanarak termik santral yapımına göz yummasıdır.

İşte sonucu yavaş yavaş çıkıyor ortaya.

Daha kimbilir neler duyup öğreneceğiz.

Sadece Zonguldak merkezde değil.

İlçeleri de aynı tehdit ve tehlike ile karşı karşıya.

Daha ötesi kuş uçumu 200 kilometrelik bir çapın içinde kalan iller de aynı havayı soluyacak.

Rüzgara bağlı etkilenmeleri.

 

Bu haberi  okurken Ereğli’de yaşanan çevre sorunları aklıma geldi birer birer.

Sorun var tamam da, bu sorunlara karşı mücadele etmesi gerekenler kim?

Neredeler?

Niye suskunlar?

Bu çevre dernekleri hangi sorumlulukları taşır.

Yerel yönetimler.

Siyasi partiler.

Sivil toplum örgütü olmakla övünenler neredeler?

Niye konuşmazlar.

Neden bu toplumu bilgilendirerek tehdit ve tehlikeleri anlatmazlar?

Neden? Neden? Neden?

 

Bu uyuşukluk hiç de hayıra alamet değil.

Korkuyorum bu kentin doğmuş ve doğacak çocukları için.

Anneler için.

Yaşlılar için.

İşçiler için.

Esnaf ve memurlar için.

Genç kız ve erkekler için.

Korkuyorum.

Korkumu dağlara yazmaya devam ede ede korkuyorum.