ÖZTÜRK’TEN İLÇE TARİHİNE NOTLAR
Helvacı Hikmet’in dükkânının ön yüzü Uzun Çarşıya bakarken, sırtı da zaman zaman suyu epeyce bol olan Pences deresine dayanırdı.
İşte cadde de tam oradan başlardı.
Kaneri ağzındaki Tekerek ’lerin dükkanına kadar, belki de çarşının içini boydan boya geçmesinden sebep o günde bugünde buranın adına Uzun Çarşı denilmektedir.
Yalı caddesini kasabanın en önemli caddesi olarak kabul edenlerin sayısı oldukça fazla olabilir.
Fabrikanın ilk kuruluş zamanlarında amacı belli, geçici olarak da olsa kasabaya gelen restoran gece kulübü otel gibi benzeri yerlerin mekân sahiplerinin ilk tercih ettikleri yerlerinin buralar da olması bu caddenin o zamanlarda bile kasabasının en gözde yeri olduğunu doğrular.
Henüz sahile yüksek yüksek binaların yapılmadığı zamanları düşündüğümüzde, denizi seyrederek caddede yürümenin ayrı bir keyfi olduğunu söylemeye gerek yoktur. Şimdilerde bu cadde hala yerinde duruyor ama önüne dikilen binalardan denizi görebilmek artık mümkün değil.
Kasabanın en önemli en kıymetli yapılarından Halil Paşa Konağı olarak bilinen tarihi bina da bu cadde üzerindedir.
Tarihi bina kasaba ’nın Orta Okuluna, Kız Sanat okuluna ev sahipliği yaptıktan sonra şimdilerde aynı görkemiyle aynı ihtişamıyla kasabaya artık müze olarak hizmet veriyor.
Ayrıca bu caddede kasabanın bildik tanıdık birçok sakini gibi kasabanın kıymetli evlatlarından Kenan, İsmail, İbrahim Aydeniz kardeşlerin, Gencer, Tuncer Müftüoğlu kardeşlerin, Rıdvan Çimenoğlu’nun da baba evleri vardı.
İskele camisinin önünden sol tarafınıza kahvehaneleri İş Bankasını denizi alıp caddeye girdiğinizde Bozhane ’ye kadar da dümdüz yürüdüğünüzde caddenin önemli bir kısmını hatta tamamını yürümüş olurdunuz, Buradaki Caminin köşesinden sola dönüp sahile indiğinizde her saat canlılığını koruyan bakkalı kahvehanesi lokantası tekel bayileri, daha öncelerde meyhaneleri de olan çok haraketli bol koşuşturmalı bir yere geldiğinizi hemen anlardınız.
Burada günün her saatinde koşuşturan, telaşe içerisinde acelesi olan insanları görürdünüz. Hiç eksilmeyen bir deniz trafiğine şahit olurdunuz. Deniz’e açılan veya denizden dönen teknelerin motor sesleri, bağıran çağıran insanların seslerine karışırdı. Kimisi birkaç balık tutup keyif yapmak için denize açılırken, çoğu insan ise evinin ekmeğini çıkarmak için teknelerinin motorlarını çalıştırırdı.
Bozhane camisinin Deniz tarafına değilde Sanat Mektebi tarafına giderseniz Yenimahalle’ye yönelmiş olurdunuz.
19. yüzyıldan kalma tarihi Bozhane Hamamını geçtikten sonra o zamanlarda kasabanın bir başka yerinde de rastlayamayacağız üç tane sinemayı burada bulabilirdiniz. Alemdar (Çınaraltı) Sineması, Halk Sineması, Askeriyenin içerisinde olduğu halde kasabaya da hizmet veren Askeri Sinema. Biraz daha ileride her gece eğlencesi bol Astsubay Gazinosu vardı.
En az Yalı Caddesi kadar önemli bir cadde de çarşının içinden başlayıp Kaneri Ağzından, Orta Camiye oradan Dikili Yokuşunu da geçerek Kayabaşı altından Kız kapısına Yeni Mahalleye, İstasyona kadar uzanan caddedir.
Dikili caddesi ve Kız Kapısı caddesi olarak bilinen kısımları geçildikten sonra uzunca bir bölümü İstikbal caddesi olarak bilinir tanınır.
Yalı Caddesi ile birlikte çarşıdan başlayıp birbirlerine paralel olarak İstasyona veya Yeni mahalleye kadar uzanan bu iki caddeye, yeni deyimle zamanın kasabasının en önemli iki ana arteri demekte bir sakınca yoktur.
Bu iki caddenin birbirlerinden farklı bazı özellikleri vardır.
Yalı caddesi diğerine nazaran tekdüze bir konuma sahip olurken, diğer cadde kasaba adına biraz daha fazla işleve sahiptir.
Söylemiştim Kaneri Ağzından başlardı. Sol taraftaki büyük binanın üst katları Çakmaklar ’ın Oteli olarak bilinirdi de binanın alt girişindeki büyükçe bir kapalı alana sahip olan giriş katında, o zamanlar ülkenin ve de kasabanın gururu, efsane devlet kuruluşu Sümerbank yer alırdı.
Sümerbank, Cumhuriyetin ne kadar önemli bir kurumu idi ise tam karşısındaki büyük bahçenin içinde yer alan ahşap konakta kasabanın bir o kadar görkemli ve gösterişli yapısıydı.
Buradan başlayan caddenin sol tarafında ve de girişindeki taş yığını, kalıntısı, kale duvarı veya benzeri yıkıntı için tarih kitapları, buranın eski çağlarda yapılmış, bugüne kadar da bu kadarıyla ayakta kalabilmiş, kasabanın önemli kapılarından biri olduğunu yazıyor.
Caddede yürümeye devam ederseniz az ileride sağ tarafta yoldan da biraz yüksekçe evden bazı seslerin geldiğini duyabildiniz, bu ev kasabanın hesap kitap işleri üstadı, Muhasebeci Deli Şadan ’nın evidir. Üstat alçak perdeden konuşmayı pek sevmezdi. Onun evinin biraz daha ilerisindeki bahçe içindeki ev Basri Atılgan’ın evidir. Basri Amca kasabanın yerlisi postanesinin emektarıdır da pek yüksek sesle konuşmayı sevmezdi.
Caddenin bu bölgesinin sağ taraflarından birkaç dar sokakla kasabanın yukarı mahallelerine çıkılır. Kasabalı, kestirme yol olarak kabul ettiği bu dar sokaklardan mahallesine yalnızca yayan olarak gidip gelebilirdi daha doğrusu inip çıkabilirdi.
Bu dar sokaklardan Cizalı mahallesine, Kirmanlı mahallesine Murtaza mahallelerine gidilirdi.
Orta cami semti kasabanın önemli bir kavşağıdır! Tarihi yapıları vardır, kasabaya mal olmuş kıymetli sakinleri vardır.
Mevsimin döndüğünü kış aylarına yaklaşıldığını Topal Cemal’in buralarda bir yerde Kestane kavuran mis gibi de etrafa kestane kokusu saçan mangalını gördüğünüzde anlardınız. Kasabanın en kıymetli delilerinden ciddiyetinden, kılık kıyafet disiplininden hiçbir zaman hiçbir şartta taviz vermeyen, vaz geçmeyen Deli Erdoğan bu semtin sakinidir, kıymetli bir evladıdır.
Genç yaşta kaybettiğimiz efsane futbolcu! Yaman delikanlı takımının tek seçicisi, tek penaltı, frikik atıcısı Yorgancı Yusuf’ta bu semtin evladı ve tanınan simasıdır.
Tarı bakkalına girenleri çıkanları, kapı önünde Solucan Erdoğan’ın bağıra çağıra konuşmalarını da duyduğunuzda Orta Caminin ne kadar renkli eğlenceli bir yer olduğunu anlayabilirdiniz.
İsterseniz ülkede bulunan yedi veya dokuz Ayasofya’dan biri deyin isterseniz Orhan Gazi camisi, olmadı Orta Cami ne derseniz deyin kasabanın en önemli yapılarından, yüzyıllardır ayakta kalan kasabanın belki de eski yapısı buradadır.
Kasabalının deyimiyle ve de kitapların yazdığına, tarihçilerin ifadelerine göre Orta Cami zamanda kilisesi olarak beş veya altıncı yüzyıl da inşa edilmiş. Osman Gazinin kasabayı alması sonrasında camiye dönüştürülmüş.
Buranın önemli bir kavşak olduğunu söylememizin nedeni tam bir dört yol ağzı, dört yol ayrımı olduğundandır.
Çarşıdan gelen yol Kayabaşı altına Kız Kapısına doğru dikleşerek devam ederken, sağ taraftan ayrılarak yukarıya doğru devam eden yol, kasabanın önemli mahallelerinden Akarca mahallesinin içlerine Kirmanlı mahallesine, Zungur taraflarına hatta oradan Kestaneci köyüne, yani kasabanın en eski yerleşim yerlerine Kale kalıntılarının eteklerinde bulunan mahallelere gider.
Sol tarafa ayrılan yolun az ilerisinde bulunan kasabanın önemli ayakkabı satıcılarından Çil Memet’ in evinin önünden geçerek, isterseniz Yalı caddesinin At Kapısı yakınına inebilirdiniz, isterseniz Alemdar İlk Okulu’nun oraya kadar gidebilir oradan da Bozhane ’ye inebilirdiniz.
Orta Caminin yanından, Tarı bakkalı ile Cıbırlar’ın Memet Beyin geniş bahçe içindeki evinin arasından başlayan Dikili yokuşu Kayabaşı altına, Hasan Soyer’in evinin önüne kadar aynı eğimle devam eder.
Eğim dediğime bakmayın bayağı sağlam bir yokuştur.
Sıcak yaz aylarında kasaba ahalisi bu yokuşu oflaya puflaya yayan olarak yürüyüp evine mahallesine giderdi de biraz yükü olan araçlar, kamyonlar kamyonetler pikaplar bile takviye vitesini kullanmadan bu yokuşu çıkamazlardı.
Yazın bu halde olan Dikili yokuşunun, kışın kar yağdığı zamanlarda ki halini varın siz düşünün. Tabi bu kadar sıkıntının yanında hiç mi olumlu tarafı yok diye sorarsanız elbette vardı. Zaten kasaba o dönemler de her yeriyle her haliyle oldukça keyifliydi.
Yani o zamanlarda insanlar mevsimlere, mevsimler de insanlara karşı çok saygılı kendi içlerinde de çok disiplinliydiler.
Yaz yazlığını, kış da kışlığını bilirdi.
Her kış yağan güzelim karın nimetlerinden birisi de genç çoluk çocuk kızlı erkekli herkesin kış eğlencesi, kızak kaymaktı.
Dikili Yokuşu da kasabanın en önemli kızak parkurlarından birisiydi. Bu anlamda kasabada birçok kızak kayma parkuru vardı ama burası en popüler olanıydı.
Dikili yokuşu, Orta cami yakınlarından Kayabaşı altına kadar aynı ivmeyle devam eder, buradan sonra biraz düzleşir. Kayabaşı altı denilmesinin Kayabaşı ilk okulunun alt tarafında kalmasından mı yoksa başka bir nedenden mi olduğunu bilmiyorum.
Kayabaşı ilk okuluna neden bu ismin verildiğini de bilmiyorum. Zaten artık kendisi de yerinde olmadığına göre adının nerden geldiğinin ne anlamı ne önemi olabilir.
Ancak kasabada bulunan topu topu üç ilk okuldan iki tanesinin, Alemdar ve Kayabaşı İlkokullarının bu bölgede birbirlerine de ikiyüz üç yüz metre uzaklıkta olması, kasaba nüfusunun en yoğun buralarda ikamet ettiğini, kasabanın esas ikamet yerlerinin buralar olduğunu bize göstermektedir.
Orta cami ve civarı o günkü kasabanın ne kadar şenlikli haraketli yerlerinden biri ise, Kayabaşı, Kayabaşı altı ile birbirlerinden ayırmamızın mümkün olmadığı iç içe geçmiş Akkuyu civarı da kasabanın en mistik en gizemli en sessiz sakin yerlerinden birisidir.
Zamanında kilise olduğuna dair bulguların elde edildiği, Bizans’tan kaldığı bilinen şimdilerde Çelikel Camisi diye anılan Osmanlı’dan kalma tarihi Selatin camisi buradadır.
Rivayete göre Yorgancı Hasan’ın evini karşı köşesindeki, kimi kitaplara göre bir kamu binası, bazı iddialara göre bir saray kalıntısının taş duvarları da günümüzün koşullarına karşı direnmeye ayakta kalmaya gayret etmektedir.
Semtte kasabanın ve ülkenin en önemli resim sanatçılarından Osman Zeki Oral’ın Baba evi vardır da Kayabaşı İlk Okuluna komşu, ülke siyasetinde duayenlik mertebesini çoktan geçmiş, şimdilerde ülkenin kültür yaşamına katkı veren, bir rivayete göre Mars da bile seçim olsa seçime girer kazanır, meclisine de girer denilen Kıvılcım Kemal Anadol’un da Ana evi buradadır.
Kayabaşı altında biten Dikili Yokuşunun en üst noktası da bu bölgedir.
Cadde buradan Kız Kapısına kadar oldukça güzel bir eğimle, kimisi caddeye kapısı olan ama çoğunun önünde veya arkasında bahçeleri olan kasaba sakinlerinin ikamet ettiği evleriyle devam ederdi.
Kasabanın Askerlik Şubesi de bir müddet bu cadde üzerin de yer almıştı.
Ta ki Ankaralı Zeki’nin evini geçip sol köşedeki Goroşlar’ın Davut’un büyük bir bahçe içerisindeki evinden Sanat Mektebi tarafına dönene kadar devam eden yol, Emek Hüseyin’in evinin önünde üçe ayrılır.
İstasyona kadar giden caddenin üzerinde Ömer Tanyeri’nin Sabit Beylerin, Doktor Musta Bey’in Kahyaoğlu Kadir gibi birçok kasaba sakininin evi geçildikten sonra (ki bu evlerin arka taraflarında hiçbir yapı olmadığı gibi her taraf bozkır ve tarlaydı) çarşıdan başlayıp buraya kadar uzanan iki ana arter Koca Yusuf’un ininin ön tarafında birleşirler.
Artık oraya evlerden uzak olası, ruhani bir isimle Cehennemağzı mağaraları deniliyor.
Nuri Öztürk/ Sapanca