İzzet Aslanbay taşıdığı sorumluluğun bilincindeki çok az sayıda gazetecilerden biridir.
Öncelikle tanıdığım ve bildiğim kadarıyla iyi bir insandır.
İnsan diyorum, çünkü hangi meslekten olur iseniz olun, eğer ki “insan” kriterlerine sahip değilseniz, hepsi hikayedir.
Boştur.
İnsan olabilmenin ilk şartı da, aile terbiyesi ve iyi bir dünya görüşüne sahip olmaktan geçer!
*
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) “Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi” “Gazeteci Tanımı”nı şöyle yapar:
“Günlük yahut süreli, yazılı, görüntülü, sesli elektronik veya dijital basın ve yayın organında, kadrolu, sözleşmeli ya da telif karşılığı, haber alma, işleme, iletme veya görüş, fikir belirtme görevi üstlenen ve asıl işi ile başlıca geçim kaynağı bu olup, çalıştığı işletme ile ilgili yasalar karşısındaki konumu bu tanıma uygun olanlar gazetecidir.”
İzzet bu tanımın yüzde yüz örtüşenidir.
Yani gerçek bir gazetecidir.
*
İzzet kardeşimin yumruk yediğini duyduğumda yüreğim cız etti.
Çok ama çok üzüldüm.
Canım yandı!
“Tuz koktu!” dedim.
*
Yumruğu atanı ve atılmasına sebep olanı da 40 küsur senedir bilir ve tanırım. Kartvizitinde “başkan” etiketini taşımak için her türlü yola tevessül ettiğini yakın bildiğim İ. Necati Günay’a hiç şaşırmadım. İbrahim Necati bu! 70 sinden sonra da değişecek hali yok ya! Şaşırdığım ise belediye meclis üyeliğinin dışında, Kent Konseyi Başkanı sıfatına da sahip oğlu Gökhan Güney’dır. Gökhan nasıl böyle akıl almaş bir saldırı yapar?
Sanıyorum babasının her zaman ki alışkanlığı ile bağırıp çağırmasına kapılıp, şu anda utandığını sandığım yumruk sallama ayıbını işledi.
Ama…
Belli bir görev üstlenmiş kişiler sakin olmalı.
Toplumsal barışı koruyan ve kollayan sağduyulu davranış içinde olmalı.
O babasının her zamanki huylarını bilen biri olarak, dikkatini dağıtmadan saçmalıklara kanmamalıydı.
Olmadı Gökhan olmadı!
İzzet’e o yumruğu sallamayacaktın!
*
Bu olayın ardından İzzet’in yazdıklarını herkes hatmederek iyice okusun.
İşte seviye budur!
İlkeli duruşunu bozmadan ve şiddeti şiddetle karşılamanın basitliğini ortaya koyan ifadeleri bir kez daha “İşte izzet bu!” dedirtti.
İzzet’in sahip olduğu dünya görüşünün dışa vurumu olarak gördüğüm bu sözlerini ayakta alkışlıyorum.
Aferin İzzet!
İyi ki demokratsın.
İyi ki, iyi insansın.
*
İzzet olayını tadında bırakarak kapatır isek, konuya iki farklı açıdan daha bakmak istiyorum.
Birincisi, gazeteci olmanın ilkelerini bilmeyen, saygı hanesi sıfırlarla dolu, kin ve nefretini kaleme veya sözlere döküp, kişi hak ve özgürlüklerini hiçe sayanları unutmamak gerekir.
Bu da şiddettir!
İnsan hakkı ihlalidir!
Gazetecilik gibi toplumun önderi ve ışığı olması gereken bu sektörün en önemli kamburlarıdır.
*
Gazeteci etiketini sahip olmak ve toplumun önünde “Ben gazeteciyim ha!” diyebilmek için dolananların yarattığı yozlaşma sınır tanımadan devam ederken, şu meslek örgütlenmesinden de iki söz etmek istiyorum.
Şu açık ve nettir ki, Türkiye’de, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti gibi saygın bir meslek örgütü bir iki taneyi geçmez.
Ereğli ne ise Türkiye’de odur.
Zonguldak’ın da farkı yoktur.
Gazeteci dernekleri (cemiyet adını kullananlar da dernektir) başkanlığı ele geçirenlerin çiftliğidir. Dün de öyle olmuştur, bugün dünden daha berbat durumdadır.
Çünkü, üyeleri başkan yazar ve atar.
Oysa, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nde öyle değildir. Üyelik kriterlerini taşıdığı iddiasında olanlar, en az iki asil üyenin de imzalı referansı ile başvurularını TGC’nin Balotaj Kurulu’na yapanlar. Bu kurul, o başvuruyu kişiyi araştırıp soruşturarak karara bağlamadan önce tüm belgelerini askıya çıkarır. Balotoj Kurulu’nun onayının ardından üyelik başvurusu Yönetim Kurulu’na gider ve orada da kabul görür ise her ayın ilk pazartesi günü akşamı düzenlenen yemekli toplantıda, yeni üyelerin rozetleri takılır. İş bununla da bitmez. Üyeler aidatlarını öderler, ödemeyenler kongrede de oy kullanamaz. TGC’nin gazetesi, müzesi , lokali ve binası İstanbul Cağaloğlu’ndadır. Türkiye’ de bildiğiniz tüm gazeteciler bu kurumun üyesidir. Kongrede de, tüm isimler oy pusulasına tek tek yazılarak ilgili kurullar belirlenir.
Yani, ülke genelinde gerçek anlamda örgütlenmede sorun/sorunlar yaşayan gazeteci derneklerinin tek çıkış noktası, üyelik kriterleridir.
Üye olma şartları yönetim kurullarına bırakılmaz ve balotaj kurulları da ilkeli duruşlarından ödün vermeyenlerden oluştuğunda, mesleki temizlik yapılabilir.
*
Gazeteci dernekleri, ilan reklam, yardım kolisi peşinde koşmaz!
Gazeteci derneklerinin görevleri; üyelerinin hak ve çıkarlarını işveren karşısında koruyup kollamak ve sansür ile oto-sansüre karşı mücadele etmektir.