“Tuhaf bir yüzyılın başlangıcındayız” diyor Lübnanlı yazar Amin Maluf. Yeni yüzyılın geride bıraktığımız 13 yılı akıl almaz şiddet gösterilerine, din adına işlenen korkunç cinayetlere, etnik kıyımlara ve insanlık suçlarına sahne oldu. İçinde bulunduğumuz 2014 de farklı değil. Belki de böylesine uğursuz bir döneme uygun düşecek en doğru sözcük “tuhaf” sözcüğü. Halkların kendi kaderini tayin etmesine izin vermeyen kapitalist sistemin uluslararası güçleri Orta Doğu’ya demokrasi ve barış götürme ilkesi ile yola çıktı. Halklarına sorulmaksızın ülkeleri işgal edildi. Kentleri, kültür varlıkları yok edildi. Halkları göçe zorlandı. Totaliter dedikleri liderler bir bir öldürüldü. Yetmedi Arap Baharı ile demokrasinin bölgeye yerleşeceği, barış ve esenliğin geleceği muştulandı. Tersi oldu halklar, etnik gruplar birbirine düşürüldü. Silah endüstrisi, petrol devleri el çırpıyorlardı. Dünyanın her yerinde özelde de Türkiye’de aldatılan, haberleri manipüle edilen birçok yayın organı da şakşakçılar arasında yer aldı. Kamuoylarına gerçekleri değil egemen güçlerin tezlerini aktardılar. Sonuç bekledikleri gibi olmadı. Orta Doğu ve Arap Coğrafyasında ortalık öylesine karıştı ki. Şimdi ABD, AB ve NATO İran’la, Esad Suriye’si ile ve askeri darbeyle Mısır’ın başına gelen general Sisi ile işbirliği yapıyor. Süleyman Demirel’in ünlü sözünü gelin de anımsamayın: “Dün dündür, bugün bugündür”. Olan bu olayları önceden gören, analiz eden dış politikada uzmanlaşmış meslektaşlarımıza oldu. Gazeteleri onlara yol vererek sözde iktidar karşısında kendilerini kurtardılar. Yaptıkları işin de aslında gazetecilik olmadığını böylece bir kez daha kamuoyuna ilan etmiş oldular.
Sabah vapurla Kabataş’a gelmek bir saatimi alıyor. Çoğu kez elimdeki gazeteyi, kitabı bırakıp yanımda yöremde konuşulanlara kulak kabartıyorum. Yararlı oluyor gazete haberleri, İnternet’e düşen haber ve görüntüler, dehşetle hatta biraz da abartılarak anlatılıyor. Ürkü, gelecek kaygısı yüzlerde. IŞID haberleri ülkeye sığınan Suriyelilere yönelen nefret bakışlarına dönüşüyor. Savaş böyle bir şey işte. Koca coğrafyada mezhep kavgalarında, din bağnazlığında insanlar boğazlanıyor. Kadınlar, çocuklar öldürülüyor. Suriyeli, Kürt, Ezidi … kendilerinden olmayan her kesi öldürüyor IŞID militanları. Nasıl bir vahşet bu. Nasıl bir Müslümanlık. Göç edenler arasında kocaman gözlerini korku bürümüş çocuk fotoğrafları kahrediyor insanı. Sahi insanlık nereye gidiyor?